“Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir” demiş Kavafis...
Hafızaları silemeyenler boşaltmanın yollarını arıyor...
Ve tarihimizi siliyorlar...
***
Geçmişimizi...
Ve manevi bağlarımızı...
Kör unutuşlara mahkûm ediliyoruz.
***
Coğrafyadaki bin yıllık liderliğimizi ihanetler yüzünden yalnızlığa çevirenler yaptıklarının acılarını çekiyor...
Küresel güçler ile birlikte olup Osmanlı Devleti’ni arkadan hançerleyenlerin iflah olmayacağını biliyoruz...
Ve ülkelerinin gittikçe bataklığa döneceğini de...
Kan ve gözyaşı bu yüzden bitmiyor bu coğrafyanın topraklarında.
***
Çünkü ‘ihanet’ kelimesinin içini boşaltmışlar...
Ve tarifini yapmaktan bu yüzden acze düşmüşüz...
İhanet denildiğinde ülke, vatan, bayrak, dava, dostluk akla hiç getirilmiyor...
Varsa yoksa ‘evlilik’ hukukundaki aldatılma veya aldatmanın tarifi birinci sıraya oturuyor...
***
Oysa öyle ihanetler var ki...
Ve yaşıyoruz, yaşatılıyoruz ki...
“Orgeneral” olana kadar gerçek yüzünü kırk beş yıl saklamayı başaranların 15 Temmuz akşamı darbe teşebbüsünde nasıl bulunduklarına şahit olduk...
Ve milletinin üzerine bomba yağdıranların ihaneti unutuldu bile.
Ülkesine, milletine ihanet etmiş olanların bu yönü irdelenmiyor...
Eşine sadık eş, çoçuklarına iyi bir baba olsa dahi bizler için ne anlamı var ki...
***
İki kişi arasındaki özel hayatın detaylarına boğmuşlar toplumu...
Sabahtan akşama kadar hangi ünlü kiminle kimi aldatmış dedikodularını ülke gündeminden düşürmeyenler devletin en kritik yerlerine sızmış...
Ve düşman yüzünü saklayarak yaşayanların bu ihaneti hepimizi ilgilendiriyor...
***
Bu coğrafyanın kültürünü, tarihini silerek aidiyet duygusunu körleştirdiler.
İngilizler İstanbul’u işgal ettiğinde ilk iş arşivleri yaktı..
“Kaşıkçı elmasına dokunmadı bile” diyen tarihçiler aslında çok önemli bir kör noktaya dikkat çekiyorlardı.
Milletin hafızası silinirse yeni zaferler kazanamayacak duruma gelineceğini vurguluyorlardı...
***
Ve okumuyoruz.
Dedikodularla hüküm sahibi oluyoruz.
Gerçekleri araştırmıyoruz, hayatın yanlış yerlerinde dolaştırılıp duruyoruz.
Bu yüzden adam öğüten değirmenlere sürekli su taşıyoruz...
Bilmiyoruz ki yeni bir ülke yok...
Ve nereye gitsek, kaçsak da yaşadığımız şehirler arkamızdan gelecektir.