Dün Cumhuri-yet’in 93. yılı kutlandı ülkemizde...
Kolay değil bu uzun hikâyeyi bir iki kelimeye sığdırarak anlatabilmek...
Darbeleri...
Kardeş kavgalarını ve perde arkasındaki pis oyunları...
Ve ihanetleri.
Kavgadan geçinerek yaşamak isteyenleri...
Neler yaşandı ve hâlâ da yaşıyoruz, yine de ayakta durmayı başarabilmiş büyük bir milletiz.
***
15 Temmuz darbe girişiminin ardından herkesin buluştuğu Yenikapı mitingi bunun en belirgin göstergesidir...
Bin yıldan beri bir arada yaşayan ve bu sırrı keşfeden bir milletiz.
Ve bu sırrı ifşa etmek isteyenler bin yıldan beri fitne kazanlarının altına odun taşıyor...
Ve bin yıldan beri şeytan taşlamaktan başka bir şeye vakit bulamayan bir millet haline dönüştük.
***
Biz ise birkaç günden beri hüzün kenti Prag’dayız...
Sararmış yaprakların yerlere döküldüğü kaldırımlarda insanlar ellerinde pankartlarla yürüyor...
“Monarşi istemiyoruz” diyerek isyan edercesine halk bağırıyor...
Polis, isyanın kelimelerde kalması halinde kimseye bir şey diyemiyor.
Bir eliyle geçmişine tutunuyor, diğer yandan eski krallıkların geri getirilmesi çabalarını protesto ediyor...
Demokrasi şemsiyesi altında monarşiye doğru giden bir ülke istemiyor...
Halkın devre dışı bırakıldığı bir demokrasiye de isyan ediyor...
Ülkelerinin daha istikrarlı olabilmesi için güçlü bir yönetim modeline hayır demiyor ama mayınlar kadar sessiz ve üzerine basıldığında da bir o kadar yıkıcı ve tehlikeli olan modelleri de istemiyor...
Kişilere bağlı olmayan ve büyük kalabalıkları asgari müştereklerde buluşturan, barıştıran bir yönetime sonsuza kadar evet diyor...
Daha ötesini iç savaşlara yelken açmak gibi görüyor.
***
Cumhuriyet ve demokrasi demek herkesin bir arada adil ve huzur içinde yaşamasını sağlamaktır...
Halktan alınmayan bir yetkinin kullanılması ve halka dayatılması halinde ise olağanüstü bir iç savaşı tetiklemekten başka bir şeyin olmayacağını söyleyebiliriz.
Referandum ise bu yüzden var...
Daha güçlü ve demokrasinin özümsendiği bir Türkiye Cumhuriyeti diliyoruz...