Sanat camiasının ve spor camiasının hep birlikte adamlık kelimesini ağızlarına sakız yaptığı bir dönemden geçerken, şiddetin ne denli toplumsal bir salgına dönüştüğünü canımız acıyarak izliyoruz.
Onlar adamlıklarını şiddetle gösterirken, ben de ahlaktan, dinde, şefkatten, insanlıktan bahsederek aynı anda nasıl oluyor da hem toplumsal olarak hem de bireysel olarak şiddetten bu denli beslendiğimizi anlatmaya çalışacağım.
Kadına Şiddete HayırÇocuğa Şiddette HayırHayvana Şiddete HayırSağlıkta Şiddete Hayır
Neredeyse herkesin diline dolayabileceği, rahatlıkla her yerde savunabileceği cümlelerimizi sıraladık.
Peki, bu denli savunduğumuz fikirlere rağmen neden şiddetin önüne geçemiyoruz?
Yalnızlık duygusu insanoğlunun tahammül etmeye en çok zorlandığı duygulardan biridir. Sosyal bir canlı olan insan, yaşamın her alanında birileri ile iletişim halinde olarak yalnızlık duygusundan uzaklaşır. Bu duyguya tahammül etmek, onunla yüzleşmek o kadar zordur ki yalnızlıkla ilgili atasözlerimiz bile bulunmaktadır.
Yalnız kalanı kurt yer.
Yalnız öküz, çifte koşulmaz
Yalnız taş, duvar olmaz
Yalnızlık Allah'a mahsustur
Çağımızda yalnızlık duygusu ile baş etmenin çok daha etkin bir yolu bulunmaktadır. Sosyal medya, yalnızlığa tahammül edemeyen herkesin kaçınılmaz bir sığınağı haline dönüştü. Hatta bu hissi yoğun bir şekilde yaşayan, sürekli sosyal medya aracılığıyla birileri ile irtibat halinde olan çok sayıda insan olunca, bu konuda otoriteler yeni bir fobiyi dillendirmeye başladı.
Nomofobi; cep telefonundan mahrum kalma korkusu ile başlayıp daha genişletilmiş haliyle iletişim kopukluğu yaşama korkusudur. Özellikle sosyal ağların günlük hayatımızdaki yeri göz önüne alınırsa bu hastalık her geçen gün artacak gibi görünmektedir. ”No Mobile Phobia” diye de adlandırılan fobi, günden güne artış göstermektedir.
Yalnızlık fobisinin teknoloji ile giderilmeye çalışılması ve bu tatmin yolunun al
Yaşama merhaba diyen bebeğin fiziksel ve beyin gelişimi nasıl muhteşem bir hızda ilerliyorsa, kişilik gelişiminin temelleri de bu dönemde oldukça hızlı bir şekilde atılmaktadır. Kişilik gelişimi için en önemli dönemin ilk 6 yaş olduğunu meslektaşlarım tarafında daha önce de çok kez dinlemişsinizdir.
Bu yazımda size ilk altı yaşın ilk ana evresinin ektilerinden bahsetmek istiyorum.
Birinci ana evre 0-3 yaş arasındaki evremiz preödipal evre olarak isimlendirilirken, ikinci ana evre 3-6 yaş arasındaki evresi ise ödipal evre olarak isimlendirilmektedir.
Ödipal evreden özellikle anne baba tutumlarından kaynaklanan sorunların sağaltımı için destekleyici terapi modeli kısmen yeterli olabilirken, preödipal evrede anne ( bakım veren kişi) ile gelişen ilişkiden kaynaklı sorunların sağaltımı için yoğun ve uzun soluklu terapi gerekmektedir.
Preödipal evrede yaşan her şey kişilik örüntümüzün bir tuğlası olarak nitelendirilebilir. Temel kişilik örüntümüz bu evre oluşur;
Şizoid örüntü,
Narsist Örüntü,
Antisosyal örüntü