Bundan 8 yıl önce, 1995 yılında Ajax, Viyana'da Şampiyonlar Ligi finalinde Milan'ı Litmanen'in yerine oyuna giren 20 yaşındaki genç Patrick Kluivert'in, bitime 7 dakika kala attığı bir golle yenip, kupayı kazanmıştı. Çok genç bir ekipti Ajax. Van der Saar, Reizeger, De Boer kardeşler, Kanu, Overmars, Kluivert, Seedorf, Davids ve birkaç tecrübeli isim, Litmanen, Finidi, Rijkaard ve kaptan Blind. Bir sene sonra bu kez penaltılarla Juventus'a kaybetmişlerdi finali. O dönem Bosman mahkemesine rastlıyor. O günlerde Avrupa futbolunu bekleyen tehlikeye örnek göstermek isteyenler Ajax'ı gösteriyordu. Bu eğitim kulübü böyle bir kadro kurmuştu ve şimdi her isteyen gelip bu gençleri toplayıp gidecekti. Öyle de oldu. Bu oyuncular Avrupa'nın dev liglerine dağıldı. Ajax bir sarsıntı geçirdi. İşlerin asla istendiği gibi olmayacağı fikri yerleşti. Perdenin diğer tarafında da görüldü ki, bu giden oyunculardan hemen hiçbiri Ajax performanslarını hemen gösteremiyorlar. Hepsi yeni başka türlü bir futbola uyum sağlamak için bir, iki sezonu sıradan oyunlarla geçirdiler.
Ama Ajax futbol okulu, üretmeye devam etti.
Ve geçen yıl çok iyi bir oyunla şampiyon Milan'ı çeyrek finalde devirmelerine bir kala Jon Dahl Tomasson, Inzaghi'nin gollük şutunu sayı yaptı ve Ajax'ı kupanın dışına itti. Ajax geçen sezon oynadığı futbolla belki Milan'dan daha fazla hak etmişti Şampiyonlar Ligi Kupası'nı, olmadı. Ve tabii bu parlamadan sonra yine yağma başladı. Van der Meyde ve Chivu takımdan ayrıldı.
Ama son Amsterdam Turnuvası'nda gördük ki, bitmiyor. Ajax bu yıl tüm kupaların önde gelen favorisi gibi oynuyor. Abartmıyorum, Avrupa'nın en süratli futbolu bu. Ve bu futbol, 95'te oynanan futbolun bir yansıması aslında. Yeni genç bir kadroyla yapılan bir sistem mucizesi. Daha ileri gidebilirim. 71, 72 ve 73'te Avrupa şampiyonluğu kazandıran total futbolun da yeni bir yorumu. Neo - total futbol arayışının belki Fransa ve Brezilya'dan daha iyi bir uygulayıcısı olup çıktı Ajax. İşte aslında markalaşmak bir açıdan da böyle bir şeydir. Sadece ürün satışında değil, futbolda da markalaşmak gerekir.
Aslında böyle bir yapıya Türkiye'de Fatih Terim de çok yaklaşmıştı. "O dört senede", içine girilmiş olan yol bu gibiydi. İçimizi umutla doldurmuştu, hayallerimizi aşmıştı. Ve aslında, "Terim bunu devam ettirsin, Ajax'ı kursun" diye diye Galatasaray'ın yeniden başına getirildi. Ama Liverpool maçı gibi tekil örnekler dışında bugüne kadar yapılabilmiş bir şey yok. İşte aslında önümüzde duran asıl soru da budur.
Fatih Terim bu hedefi gerçekleştirebilecek mi? Yoksa başta bahsettiğimiz Ajax'ı yaratan Van Gaal ile sonu aynı mı olacak? Efsaneler, imparatorlar kolay yetişmez ve haklarını vermek gerekir. Ama şu unutulmamalı ki her zaman, bu yeni Ajax'ın parlatıcısı Koeman gibileri de bulunabiliyor.
SPOR
En avantajlı Fener
At yarışları
Avrupa Ligleri
Ülker'e suçlama
2. LİG puan durumu
Teksaslı Türkoğlu!
Eczacı atakta
Yarı yarıya
Tezgâh başladı
Şimdi ne olacak?
Trabzon'da horon
Altıntop pişmanlığı
Petignat heyecanlı
Haber turu...
Terim'den istenen bir Ajax'tır