Fenerbahçe dün akşam, bu kez sonu mutlu biten bir kâbus yaşadı... Baştan alırsak, ilk yarı, sezonun ilk yarısında oynadığı oyunun bir modelini sergiledi. Aykut Kocaman, Young Boys maçından sonra bir sohbetimizde takımın ön tarafının neredeyse şeffaf olduğunu, rakibin topu aldığı anda rahatlıkla ceza sahasına kadar gidebildiğini söylemişti. Dün de ilk yarıda bunu yaşadılar. Pozisyon buldular ama fazlasıyla da rakibin tehditlerini hissettiler. Yine kaybedilen finallerden biri olacaktı korkusu birçoğunu kaplamıştı, buna sahadakiler de dahil. Aykut Kocaman‘ın, Emre’nin yüz ifadelerinde, ligin ikinci yarısı boyunca gördüğümüz o kendinden emin ifade yoktu. Yani Fenerbahçe maçın ilk yarısında, ligin ilk yarısındaki gibi oynadı.
İkinci yarıda oyun, ligin ikinci yarısındaki oyuna benzedi. Cristian’ın oyuna girişi, golcü Alex’in tek santrfora dönüşüyle, Fenerbahçe orta sahada direnç kazandı. Yine pozisyon buldu, ama pozisyon verme sıklığı azaldı... Yani ikinci yarıda deplasmanda hiç puan kaybetmeyen takım gibiydiler. Erman Kılıç’ın şahsi becerisi dışında sadece Volkan’ın standartının altında kalışı, onları zorladı.
Fenerbahçe yine bu maçta da, sezon boyunca olduğu gibi geri dönmeyi bildi. Geçen yılki travmanın ardından, buraya kadar gelmeleri bile çok büyük başarıydı. Şampiyonluğu kazanarak çok daha ötesini yaptılar. Son 5 yılda iki kez şampiyonluğu kaybedip bu travmayı atlatabilmek, hemen ertesi sene şampiyon olabilmek, hem de Trabzonspor gibi olağanüstü bir rakibe karşı 9 puan geriden gelebilmek çok büyük başarı... Aykut Kocaman’ı, öğrencilerini, bunu yapabildikleri için kutlamalı.