Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Fenerbahçe’nin bugün Kadıköy’de nasıl oynaması gerektiği, 15 gündür, futbol yorumcularının, hatta Werner Lorant’ın ağzından hiç düşmeyen bir cümle ile açıklanıyor: "Hücum edeceksiniz, ama kontrollü olacaksınız."
Ama unutulan Feyenoord’un klasik bir kontratak takımı olmadığı. Bütün bir orta sahasını hücum hattı olarak kullanabilen, deplasmanda her takım için tehditkar olabilen bir ekip var karşınızda. Ve geçen seneki performansından biliyoruz ki, Feyenoord aslında evinde alt edilmesi gereken bir takımdır. UEFA’da oynadıkları 6 maçtan sadece birinde gol yemediler zira. Ve başarılarının asıl kaynağı, deplasmanda sağladıkları hücum etkinlikleri. Geçen yıl Şampiyonlar Ligi’nin ilk maçında Sparta Prag’a 4-0 yenildikten sonra çıktıkları 7 dış saha maçında da gol attılar. Kazandıkları UEFA Kupası’nın 3. turunda Freiburg’la 2-2, 4. turda Rangers’la, çeyrek finalde PSV ile 1-1 berabere kalmışlar, yarı finalde Inter’i 1-0’la geçmişlerdi. Onlar rakibi deplasmanda yıkıyordu.
Ama Werner Lorant, ilk maçta eleme savaşını İstanbul’a bırakan, minimum hasarla De Kuip’ten çıkmayı hedefleyen bir oyunla çıktı Feyenoord’un karşısına. Bu kuşkusuz yanlış bir stratejiydi. Çünkü bugün oynanacak maç fiziken Fenerbahçe’nin sahasında olsa da futbol stratejisi ve taktiği açısından Feyenoord’un avantajının daha fazla olduğu bir karşılaşma.
Başta bahsettiğimiz iç saha klişesinin önerdiği kontrollü hücumun Feyenoord’a karşı tutmasını beklemenin, Lorant’ın adam adamalı deplasman stratejisinin tutmasını ummak gibi yararsız olacağı yukarıdaki örnekleriyle ortada.
Çünkü Feyenoord, deplasmanda iki hızlı adamına uzun toplar atarak onlarla gole gitmeyi hedefleyen sıradan bir hızlı takım değil. Emerton - Gyan ve Van Haaren = Lurling’le oluşturdukları kanatlarını çok iyi kullanan, orta sahanın göbeğiyle oyunu iyi açan, deplasmanda da kalabalık çıkan hatta zaman zaman rakip sahaya yerleşen bir ekip. Ve sadece "Saldıralım, ama savunmamızı da boş bırakmayalım" ana fikriyle baş edilmesi mümkün olmayan oyun tarzı var önümüzde.
Durum buyken Fenerbahçe, Sparta Prag’ın, - daha yakın örneğiyle - geçen sene Galatasaray’ın evinde PSV’ye karşı oynadığı oyunla çıkmalı bu akşam sahaya. Rakibi bozmalı. Bosvelt ve Ono’nun kanatlarla olan bağlantısını kesmeli. Paauwe’nin oyun kuruluşuna verdiği desteği sıfırlamalı. Fenerbahçe sadece iki kanat oyuncusunu markajlayıp, Van Hooijdonk’u sarıp sarmalamakla Feyenoord’u çözemez. Bu kadar basit olsaydı, bunu Inter de yapabilirdi herhalde. Ve son olarak bırakalım şu klişeleri artık. "Türkiye Ligi’nde Feyenoord gibi 10 takım varömış. Benim bildiğim bu topraklarda bir tane UEFA şampiyonu var.