İster ona tepki gösterip eleştirenlerin tarafında olun, ister kayıtsız şartsız destek verenlerin, Aziz Yıldırım’ın başına gelenlere yorumunuz çok farklı olamaz. Nereden bakarsanız bakın, bu olup biten kötü bir Hollywood senaryosuna benziyor. Sinemalarda göremeyeceğiniz, televizyonda saçma sapan saatlerde oynayan, yönetmenini, yapımcısını hiç merak etmediğiniz, zaman öldürücülere... Başrollerinde üçüncü sınıf aktörlerin yer aldığı zırva filmlere... Hiç olmayacak sorunların saçma sapan bir şekilde doğduğu, olmayacak rastlantı ve sürprizlerin, gereksiz aksiyonun yüklendiği "aptal kutusu ‘kiç’lerine"... Onları seyretmek için gerçekten yapacak hiçbir şeyiniz olmaması gerekir. Gerçekten, hiçbir şey...
Olup bitene bir bakın... Durduk yerde, "Öyle transferler yapacağım ki, herkes şaşırıp kalacak" diyorsunuz. Hiç ihtiyacınız olmayan bir mevkiye, uğraşıp didinip Ortega’yı getiriyorsunuz. Gerçekten de herkes şaşırıyor. Ama bunu öyle rastgele bir şekilde yapıyorsunuz ki, bırakın çalışabileceği bir hocayı bulmak ve ona dilinden anlayan birkaç arkadaş getirtmek, imzası olan 10 numarayı bile ona veremiyorsunuz. Çünkü 10 numara başka bir yıldızınızda. İki sezon evvel size şampiyonluğu kazandıran Revivo’da. Arjantinli’nin futbol yapısı da belli. Alır almaz eleştiriliyorsunuz. Bu eleştirileri ortadan kaldırmanın tek yolu, ona kendisini gösterebileceği şartları yaratmak, ama olmuyor. Bir türlü olmuyor. Sevmediği iki hoca, ona alışamayan, onun alışamadığı bir oyuncu grubu var. Kaynaşma bir türlü sağlanamıyor. Derken Ortega’ya veremediğiniz 10 numaranın sahibi, ezeli rakibe forma numarasını / imzasını muhafaza ederek gidiyor. Pek önemsemiyorsunuz. Sonra ligin en önemli maçı gelip çatıyor. "Herkesi şaşırtan transferiniz" yedek. Tribünler tıklım tıklım. 11 oyuncu maça hazırlanırken hoparlörler yedekteki yıldızınızın en sevdiği şarkıları çalıyor. Oynadığı bölümde dökülüyor ve maç kaybediliyor. Senarist o kadar çığrından çıkmış ki, bir hafta sonra taraftar "Evine git!" diye bağırmaya başlıyor, o da gidiyor. İşte sınırsız aksiyon da burada başlıyor. Savaş mı demeli! Siz savaşı başlatıyorsunuz. Gürlüyorsunuz. Ama dedik ya senaryo raydan çıktı bir kere. Bir gün sonra en az konuşulan adam küllerinden doğuyor. Şapkasından üç tavşan çıkıyor, ya da üç takla... Bir hat - trick yapıyor ki, hem de orijinalinden, üç gol arka arkaya... Zor bir deplasmanda 10 numaralı formasıyla.
Bu gerçekten kötü bir Hollywood senaryosu gibi. Başrolünde Aziz Yıldırım’ın yer aldığı olmayacak, zırva bir hikaye... Ama oluyor işte. Aslında böyle kötü senaryolarda en son eleştirilmesi gereken aktörlerdir. Sinema eleştirmenleri, böyle durumlarda aktörlerden çok senaryoya, yönetmene yüklenirler ki, haklıdırlar da. Ve eleştiriler de pek ağır olur.
Ancak, burada bir fark var tabii. Unutulmaması gereken bir fark. Bu oyunda aktörlerin aynı zamanda yazar ve yönetmen de olduğu.