Terim, Fiorentina’nın başına geçip, Lazio maçına kadar takımıyla başarılı sonuçlar aldığında bu topraklardaki zafer havasını hatırlıyorum. Bir Türk "sıradan" bir İtalyan takımının başına geçmiş, onu Serie A’da koşturuyordu. İmparator’un yaptığı iş gerçekten hoştu. İtalyanlar için heyecanlı bir oyun oynatıyordu takımına. Floransalılar da çok mutluydu. UEFA ilk turunda elenilse de gerçekten güzel işler oluyordu. Ama biz tabii ki abarttık ! Hemen, olup biten her şeyi Terim’e bağladık. "Sıfırdan, ucuz bir takım yarattı ve İtalya’ya meydan okuyor" dedik. Halbuki Fiorentina daha bir sene önce Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finalin kapısından son anda dönen takımından sadece Batistuta’yı kaybetmişti. Arsenal’i deplasmanda yenebilmiş bir takımdı. O yıl Fiorentina Başkanı Vittorio Cecchi Gori, Batistuta’yı sattığı için ölümle tehdit ediliyordu. Terim sanıldığı gibi Fiorentina tarihinin en başarılı takımını yarattığı için değil, oynattığı spektaküler oyun ve başkanla girdiği çatışma sayesinde taraftarın sevgilisi oldu. Ve sanıldığı gibi o takım "sıfır" da değildi. Batistuta, Effenberg ve Brian Laudrup’u aldıkları ve küme düştükleri 90’ların başından bu yana en kapsamlı, en yüklü transferi yapmışlardı. Sonra Terim takımın başından ayrıldı. Gori haini yüzünden, onun istediği büyümeyi sağlayamayacaktı. Sonra nedense Fiorentina battı.
Milan hikayesi hakkında türlü tevatür mevcut. Son 10 yılın en kapsamlı transfer hamlesini yapmışlardı. Terim neden, henüz 5. haftada takımın başından alındı, kimse tam bilmiyor. Terim’e haksızlık yapıldı mı? Olabilir. Belki de Fatih Terim bir kulüp içi komploya kurban gitti. Üzücü. Ama bir Milanlı olarak düşündüğünüzde durum farklı. Milan, Ancelotti yönetiminde Şampiyonlar Ligi’ne katıldı. Bu yıl Serie A’da lider ve birçok otorite tarafından uyguladıkları İtalyan futbolunu aşan hücum zenginliğiyle Şampiyonlar Ligi’nin de en büyük şampiyon adayı olarak gösteriliyor. Yani bir Terimist olarak üzücü, ama bir Milanlı olarak son derece başarılı bir operasyon. Ama tabii Türkiye milliyetçi çığlıklarla, ırkçılık suçlamalarıyla karşılanan bir operasyon.
Tabii bundan şikayet ederken "çeribaşı" demekten kaçınmadığımız bir başka "şampiyon" hoca gözyaşları içinde Galatasaray’dan ayrılıp yerini İmparator’a bırakırken sevinç çığlıkları atıyorduk. Ah bir Rumen basınını takip etsek!
Biz, uzaktan sevenler olup, bitene bu sığ bakış açısıyla, asla yanlış yapmayacak imparatorun uğradığı haksızlıklar ve yeniden taçlandırılışı olarak baka duralım... Fatih Terim kariyerinin nereye geldiğini belki herkesten iyi biliyor. İşte sahada olanlar tüm bu hikayeyle ilgilidir. Türk futbolunun en büyük romantiği Denizli’nin bile zamanında sahaya sürmediği "intihar" sayılabilecek kadrolar. 4-5’li forvetler, orta sahasız futbol, Terim’in yeniden, ama bu kez çok daha çabuk ve çok daha parıltılı bir zirveye çıkış hamlesi için sihirli değnek hamleleri. Halbuki Terim, Terim olurken sihirli değneği yoktu. Ama gerçek hayat çok daha farklı. Galatasaray daha önce, en başarılı olduğu yıllarda, çok daha kötü puan dezavantajlarına düştü, ama Derwall’den bu yana modern futbol ilkelerinden bu kadar uzaklaştığı, bu kadar istikrarsız bir tablo çizdiği görülmemiştir. Evet Saftig zamanında bile. Çünkü bu olup biten, bugünün işi değil. Üç yıldır olup bitenlerin devamı. Ve galiba artık biz de bir şeyler görmeye başladık.