Sadece son dakikadaki heyacan ve dramatik olaylara bakalım. Önce Nihat’ın boş pozisyonda Ömer’e takılması... Atağın dönüşünde Maxim’in güzel vuruşunun az farkla auta çıkışı... İnsan bunları görünce düşünüyor. Beş milyonluk Ankara’da cuma akşamı 8’de bir sigaradan daha ucuz paraya insanlar daha eğlenceli ne buluyorlar. Tribünlerin yarısından fazlası boş ve senelik kombine sadece 20 milyon lira.
Bir başka soru; Türkiye’nin Dünya Kupası’nda neden hakemi yok. Bu sorunun cevabını en iyi Gençlerbirliği maçlarında görebilirsiniz. Dün olduğu gibi oyunun belli dönemlerinde tempo, ikili mücadeleler o kadar başkalaşıyor ki, en iyi hakemler bile kontrolü kaybediyorlar, tıpki rakipler gibi... Hatta bazen Gençlerli futbolcular gibi... Tempo Türkiye seviyesinin çok üzerine çıkıyor. Bunu yazdığıma inanamıyorum ama dün Ali Aydın tam dört net Gençlerbirliği penaltısını veremedi. O bile bu enstantaneleri kaldıramadı. Bundan ev sahibinin çok iyi oynadığı çıkmamalı. Bahsettiğimiz Gençlerbirliği’nin yol açtığı toplam oyun şekli. Hatta Gaziantep’in galibiyete daha yakın bir oyun oynandığı söylenmeli. Hasan’ın kurtardığı beş net pozisyon, az farkla dışarı çıkan beş şutta şansları olsa ev sahibini bozguna uğratabilirlerdi. Antep’in oyun planı belliydi. 43’te rakipleri 10 kişi kalmadan önce de, sonra da kendi sahalarında kalabalık presli oyunla pozisyon vermemeye çalıştılar ve kontralarla çıktılar. Kalabalık ve baskılı oyuna ise Okan 80’de kulübeye alındıktan sonra geçtiler. Gençlerin alışıldık temposu ve presi bu maçta o kadar yüksek değildi. Ama yine de maçın temposunu çok yükseltmeye yetti. Golleri ise Mustafa ve Thomas’ın uzak şutlarında bulabildiler. Hasan’ın gençler kalesinde yaptığını milli takımın ikinci kalecisi Ömer yapamayınca da maçı kopardılar.
Son söz yine Ankara’lılara. Bu şehri biliyorum; Gençler’den daha eğlenceli bir şey yok. Artık maçlara gitmeliler.