Birinci devrenin sonunda takımlar soyunma odasına giderken Ariel Ortega tezahüratı ile yer yerinden oynuyordu. Özellikle ilk 15 dakikada yaptığı estetik dalışlar muhteşemdi. Ama bunlar bir yana 42’de Washington’a golü attırdığı korner atışı bile bu tezahürata değerdi doğrusu...
Fenerbahçe seyircisi Ortega’yı öyle sevdi ki, gece boyunca sadece 89. dakikada o oyundan çıkarken meşalelerini yaktılar. Attığı korner doğru rakımdan, doğru şiddetle kaleci Zafer’in ve savunmanın kolay altından kalkamayacağı öldürücü bir pastı. Washington’un oraya gelişi ve vuruşu da yerli yerinde. Bu yavaş yavaş tribünlerin sırtını dönmeye başladığı Brezilyalı santraforu kurtaran bir goldü. Eğer 44’te soldan güzel bir çalımla geldiği pozisyonda Ortega’ya golü attırabilse, "onayı" alabilirdi. Ama o kötü bir şut çekmeyi tercih etti.
Washington’u tartışmaya açan ilk pozisyon 13’te Serhat’ın sağdan inip, önüne yuvarladığı ama onun bir metreden üstten auta attığı pozisyondu.
21’de altı pasta kaybettiği pozisyon ve 39’daki kötü kafa vuruşu da tuz - biber oldu. Dedik ya seyirci neredeyse dönüyordu. Kaçırdığı ilk pozisyon Fenerbahçe’nin durduğu an aynı zamanda. O dakikaya kadar bir baskı oyunu oynayıp, dört net gol pozisyona girmişlerdi. Ve tribünler bir tiyatro oyununu seyredip, beğenmiş gibi alkışlarla ödüllendiriyordu Fenerbahçe’yi.
Sonra Johnson ve Stevic durdu. Ortega - Revivo - Washington üçlüsü ile takımın geri kalanının bağları koptu. Böylece Fenerbahçe orta sahası işlevsizleşti.
Ankaragücü ise oldukça ileride kalan, geriye dönüş zorlukları çeken Abdullah ve Serhat’ın arkasına inemedi bir türlü. Halbuki ellerinde malzeme vardı. Bu durumun istisnası 15’te Carabas’ın sağdan gelip Agustine’ye verdiği güzel pastı. Ama Mustafa Doğan bu pozisyonda çok çabuk müdahale etti.
Ankaragücü’nün bu etkisizliğinde üç aydır muhteşem oynayan Fatih’in yine tüm arkadaşlarının açıklarını büyük bir başarı ile kapatmasının rolü de büyüktü.
İkinci devreye konuk ekip Carabas’ı sağdan indirme niyeti ile başladı. Ama takımın geri kalanı onun çabalarına bir türlü ayak uyduramadı. Misal; böyle maçların sürekli yıldızı Hakan Keleş neredeyse hiç yoktu. 67’de taçtan gelen topu Agustine’ye indirdiği ve onun altı pastan topu auta atışı hariç tabi.
Fenerbahçe’nin orta sahadaki eksikliği devam ederken rakip kaleye sadece Serhat ve Ortega’nın hızlı inişleriyle gidebildiler. Ama bunu kalabalık baskıya bir türlü çeviremediler. Sonra Stevic iyice oyundan düştü, Fenerbahçe’nin arkası ile önünü birleştiren hiçbir şey kalmadı. Tribünlerin ilgisini sadece Ortega’nın şahsi çabası ayakta tuttu.
Ankaragücü ise Ersun Yanal’ın takımından hiçbir iz taşımıyor, hiçbir şey üretemiyordu. Maç 20 dakikalık bir rölantiyle bitti.