Hazırlık maçlarının televizyonlarda yayınlanmasının sorunlar yarattığı açık. Sıradan bir amatör ya da yeni toplanmış bir orta sınıf takımla yapılan ve aslında lig süresince oynanan bir antrenman maçından bile daha az şey anlatan karşılaşmalarla (o maçlarda en azından kendi takımınızın hazır yedekleri rakibiniz oluyor) yargıya varılması düpedüz bir yanılgı. Kupa bittiğinden bu yana neredeyse her akşam bu maçları izleyen Türkiye futbol kamuoyu seyrettiği oyundan sonuçlar çıkarmaya uğraşıyor. Açıkça çıkarılan sonuçlar ve varılan yargılar en hafif ifadeyle yanılgılarla dolu. Bu hepimizin yargıları için geçerli.
Kuşkusuz sinyaller almak, bunun üzerine fikir yürütmekte, küçük ümitlere sarılıp, hafif ümitsizliklere dalmakta sakınca yok. Ama biz kesin yargılara varmaya çalıştığımız için, yıkmak ve yeniden yapmak gerekliliği gibi sonuçlara varıyoruz. Doğmamış bebeğe don biçmeyi geçip kürtaja yelteniyoruz .
Bu çıkarımların en yoğun umutsuzluk doğurduğu takım sanırım Beşiktaş. Halbuki hocasını, yeni oyuncularını en yakından tanıdığımız takım Kara Kartal. Sergen ve - olursa - Nouma gibi duygusal transferleri bir kenara bırakırsanız yerinde ve ekonomik alımların yapıldığı konusunda şüphe yok.
Kupa sırasında Güney Amerikalı gazetecilerle yaptığımız konuşmalarda herkesin hiç istisnasız Cordoba için çok olumlu şeyler söylediğini vurgulamak lazım. Zaten hazırlık döneminde alınan ‘sinyaller’ de olumlu. Ama asıl - her ne kadar bazı Beşiktaş yazarı abilerimiz bu sıfatla dalga geçse de - bomba, Antonio Carlos Zago. Onu Roma’dan tanıyoruz ama öncesinde de uzak diyar Brezilya’da efsaneleşmiş savunmacılardan biriydi. 10 bini aşkın oyuncusu dünyanın çeşitli liglerinde oynayan bir ülkenin 5 kez dünya şampiyonu olmuş milli takımında 33 kez forma giymek iştir. Lucescu, Cordoba, Ronaldo, Zago ve muhtemelen Yasin veya Tayfur’la oluşturacağı baklavayla ligin en sağlam savunma göbeğini kurmayı hedefliyor. Artık çok iyi tanıdığımız, ama bir türlü haz edemediğimiz Rumen hocanın geçen sezon kendi evinde 23 puan kaybeden takımının savunma zaaflarını kapatmayı başarması muhtemeldir.
Evet Beşiktaş’ın oyunun hücum yönünde özellikle sakatlıklardan da doğacak sıkıntıları yaşaması muhtemeldir ama geçen yıl sadece 7 gol atabilmiş bir forvetle Galatasaray’da ulaştığı güce ulaşabilmesi çok da büyük bir beklenti olmasa gerek.
Ama en önemlisi, tabii ki herkesin olduğu gibi Beşiktaş’ın da zamana ihtiyaç duyduğu. Taraftarın, muhalefetin, Beşiktaş basının tahammüllü olması elzem. 100. yılı bir cendereye çevirmemek de. Unutmamalı, Real Madrid geçen yıl 100. yılında kendi evinde iki kupa kaybetti. Hem de alkışlarla.