Eğer kapağı koruyan bir şömizi yoksa çok sevdiğim değerli kitaplar için kalınca bir kâğıttan şömiz hazırlıyorum. Şömiz, Fransızca gömlek anlamına gelen bir sözcük olan chemise’den Türkçeye gelip yerleşmiş. Gerçi henüz bu konuda iyi değilim, yaptığım bütün şömizler çok amatörce görünüyor ama olsun hevesliyim. Bence bütün iyi kitapların şık bir “gömleği” olmalı. “Zeren Tanındı Armağanı” da bu türden çok kıymetli bir eser.
Armağan kitap, adını taşıyan kişiye duyulan saygıyı ve sevgiyi gösterir ve içinde birçok ciddi makale yer alır. “Zeren Tanındı Armağanı” kapağında görülen “İslam Dünyasında Kitap Sanatı ve Kültür” ibaresi bulunuyor. Hiç şüphesiz benim gibi bu konunun meraklılarını cezbedecek bir alt başlık.
Günümüzde kitaplar dümdüz basılıyor, zaten “baskı” demek el emeğinin azaldığını, otomatik yapılan işlemlerin çoğaldığını ifade eder. Dolayısıyla “kitap sanatlarını” görmek, bilmek isteyenler ancak “Sakıp Sabancı Müzesi” gibi kültür sanat vahalarında veya konuya dair kitaplarda doyurucu bilgilere ulaşabilir.
Tezhip, minyatür ebru ve cilt
Gerçi hakkını yemeyelim, kâğıda, hurufata ve baskıya özel önem veren Akın Nalça Kitapları ve Norgunk Yayıncılık imzası taşıyan iyi tasarlanmış ve her detayına özen gösterilmiş eserler de yayımlanıyor ama bu tarz kitapların sayısı son derece az. Atalarımız ise kitaba sıradan bir nesne gibi yaklaşmamış, yüzyıllar öncesine uzanan bir geleneği takip etmişler. Usta hattatların yazdığı kitaplar; tezhip, minyatür, ebru ve cilt gibi sanatlarla derinlik ve güzelliğe kavuşmuş.
Sanat tarihçisi ve yazar Prof. Dr. Zeren Tanındı ise kitap sanatları dünyamızın öncü isimlerinden biri. “Yazıda Âhenk ve Renk” gibi sergilere imza attı, konuyla ilgili kitaplar, makaleler yazdı ve meraklılara birçok eseri tanıttı. Zeren Tanındı’yla tanışmadım ancak kitaplarını okuduğum, düzenlediği sergileri gezdiğim için hayranlarından biri oldum. Çok sevdiğim çalışkan arkadaşım Dr. Aslıhan Erkmen’in hocası olduğu için de Zeren Hanımı ayrıca severim.
Editörlük zor zanaat!
Bağlantılı olarak armağan kitabın ikinci bir önemi daha var, editörleri Dr. Şebnem Tamcan Parladır ile değerli dostum Dr. Aslıhan Erkmen. Editörlük zor iştir. Daha önce editörlerin görünmez kahramanlar olduğunu yazmıştım. Kitabın kapağına, yazara, çevirmene ve tasarımcısına bakılır da editöre pek bakılmaz. Oysa bir kitap iyiyse editörü zoru başardığı için iyidir. Hele böyle uzmanlık isteyen alanlarda ve birden çok yazarlı kitaplarda editörlük aşırı zor bir iş. Armağan kitabın güzelliği bu zorluktan alınlarının akıyla çıktıklarını gösteriyor. (Gazete okurları da sayfanın üstüne bakarlarsa oradaki gizli kahramanların isimlerini görecektir.)
Armağan kitapta 70 civarında yazı var ancak bu hiç asık yüzlü bir eser değil zira akademik yazılar arasında Zeren Tanındı’nın eşi Erol Tanındı’nın yazdığı “Eşim Zeren” gibi hoş yazılar da var. Makalelere gelince hepsi şahane, hangisini önce okuyacağımı şaşırdım. Uğur Derman’ın yazdığı “Kadıasker Mustafa İzzet Efendi’ye Dâir Notlar”ı okuyarak başladım. Mustafa İzzet Efendi hakkında daha önce hiç ele alınmamış iki konuyu işleyen enfes bir yazı. Arada bilmeyenler için çok faydalı bilgiler veriyor, mesela bir yerde “seyyid” ve “şerif” lakapları arasındaki farkı açıklıyor.
Yeşil okuma
Banu Mahir’in “Minyatürlü İki ‘Divân-ı Câmî’ Nüshasının Kodikolojisi Üzerine” yazısı da ilginç. (Kodikoloji nedir bilmiyordum kitap arkeolojisi demekmiş.) İsmail Erünsal’ın “Erken İslâm Dünyasında Kitap: Ortaya Çıkışı ve Temel Kavramları” ve Zeynep Yürekli Görkay’ın “Bir Silahşor, Birkaç Resimli Kitap ve Bilmediğimiz Birçok Şey” isimli makaleleri de ufuk açıcı yazılar.
Ufuk açıcı derken Cemal Kafadar’ın aklımı alan yazısından özellikle söz etmek isterim, “Yeşil Okuma: Bir Hoş Usul” başlıklı makale açık havada kitap okumak üzerine enfes bir yazı. Yeşil okuma nedir derseniz, Kafadar’ın tanımıyla “açıklık yerlerde, kırda bayırda, dağda çayırda, bahçede terasta, deniz üstünde; insanın etrafı yeşilliklerle, toprakla, suyla çevriliyken mütalaadan gözünü manzaraya doğru kaydırdığında yeşili, toprağı, suyu gördüğü; kuş ve hayvan seslerinin ve belki şehrin gürültüsünün, hayatın uğultusunun duyulduğu bir okuma çeşidi” demek. Lale Yayıncılık ve Geleneksel Sanatlar Derneği (dernek başkanı Av. Ahmet Akcan’ın çabalarıyla) çok güzel işlere imza atıyor. “Lale” dergisi ise ayrı bir yazıda söz edilecek değerli bir süreli yayın. Daha okuyacağım birçok yazı var; hazırlayanların, yazanların aklına sağlık, değerli hocamız Zeren Tanındı’nın ömrüne bereket.