Mehmet Çelik

Mehmet Çelik

bizans@gmail.com

Tüm Yazıları

Kalemci Feridun, küçümen dükkânını ceketinin ceplerinde taşıyan ince yapılı, meraklı bir biriydi. Bilindiği gibi tarihçilerin çoğu hep büyük olaylardan söz eder, sayfa sayısı sınırlı olduğundan yüzyıllar ve sayılara indirgenen insan hayatları bazen bir iki cümleyle geçiştirilir. Dolayısıyla tarih kitaplarının çoğunda toplumsal hayatı güzelleştiren veya gri günlere renk katan zarif insanlara pek yer verilmez. 

Neyse ki Reşat Ekrem Koçu gibi yazı kahramanları, eserlerinde bu türden iz bırakan sıradışı insanlara yer verdi de tarih kitaplarının satır aralarındaki o korkunç boşluklardan bir kısmı aydınlatılmış oldu. Reşat Ekrem Koçu yaşasaydı eğer muhakkak Kalemci Feridun’u da yazardı diye düşünüyorum. 

Haberin Devamı

Kalemci Feridun

Ceket cebinde kalemler 

Benim için milat sayılan 1989 veya 1990 yılları olmalı, bir gün Beyazıt Meydanı’nda birileri konuşurken kalemci Feridun’dan söz edildiğini duydum. O sıralarda lise öğrencisiydim, Teşvikiye Camii önünde kitap satışı yasaklanmıştı. Birkaç hafta Taksim’de PTT’nin önünde dergi ve kitap satmıştım, ama bu tarz işler için hiç uygun bir yer değildi. Ben de Beyazıt’a gidip gelmeye başlamıştım. Mercan Yokuşu’ndan yürüyerek meydana çıkarken Lomo’lara Zenit’lere uzun uzun bakarak Rus pazarından geçer sonra her türlü ıvır zıvırın satıldığı meydana ve Çınaraltı’na çıkardım. 

Kitap satmadığım zamanlar da meraklı olduğum Feridun Fazıl Tülbentçi, Abdullah Ziya Kozanoğlu gibi yazarların tarihi romanlarına bakar, “Hayat Tarih” dergileri ve bende olmayan kimi kitapları arardım. Gizemli bir roman kahramanı gibi söz edildiğinden Kalemci Feridun’u çok merak etmiştim. İkindi sularında geldiğini öğrenince merakla beklediğimi hatırlıyorum. 

O sıralar kısa bir süre Çınaraltı’na yakın bir yerde duruyordum. Sonunda Kalemci Feridun’u gördüm. İncecik bir adam, meraklısına ceketinin cebinde ışıldayan kalemler gösteriyordu. O zamanlar utangaçlıktan olsa gerek uzun boylu konuşamamıştım. 

Yıllar geçti aradan, Sirkeci’de Murat Usta’nın küçük dükkânının önünde sürekli karşılaşır oldum kendisiyle. Murat Usta, handaki dükkâna geçtiğinde bu sefer birazcık daha uzun konuşmak nasip oldu. Mürekkepbalığı dergisini çıkardığımız yıllarda onunla bir röportaj yapmayı çok istemiş fakat bir türlü fırsat bulamamıştık. Sonunda 29 Nisan 2017’de yedinci sayımız için Kalemci Feridun’la bir gün saatlerce sohbet etme fırsatı bulduk. Ne yazık ki hazırladığımız o dergi de röportajlar da yayımlanamadı. O gün, Mürekkepbalığı’nın yayın yönetmeni Özge Dinç’in ısrarıyla Kalemci Feridun’la buluştuk. Bende erteleme hastalığı vardır, iyi ki ısrar edilmiş, o sayede Feridun Bey’le Süleymaniye Camii karşısında uzun uzun sohbet ettik, birlikte yemek yedik. Sonrasında Çınaraltı’nda her zaman durduğu yerde fotoğraflarını çekme fırsatını buldum. 

Haberin Devamı

O gün, kısa sohbetlerde yıllar boyunca öğrenemediğim pek çok şey öğrendim. Uzun bir süre bir halıcıda çalışıp emekli olduğunu, matbaacılık yaptığını ve bir ara saat kayışı ve mika işine girdiğini söylemişti. Emekli olduktan sonra kalem (ve bazen saat) satma işine daha çok vakit ayırmış. Her gün öğle üzeri evinden çıkıyor önce Kasımpaşa’ya gidiyor eskicileri ve esnafı ziyaret ettikten sonra otobüse atlayıp, Murat Usta’ya uğradıktan sonra Beyazıt’a çıkıyormuş. 

Haberin Devamı

Günden geriye kalan 

Hayatında ilk merak ettiği şey saatlerin mekanizması olmuş, sonra kalemlere sarmış. İlkokuldayken annesinin kurmalı Nacar saatini çok kurcalamış ama bozmamış. 1974 yılında, Çemişgezek’teki Ertuğrul Gazi Lisesi’nde herkes kurşunkalem kullanırken dolmakalemle yazan tek öğrenci oymuş. İlk kalemleri Sckriss ve babasının hediye ettiği Pelikan 120 olmuş. 1975’te İstanbul’a gelmişler. 19-20 yaşlarındayken Beyazıt’ı keşfetmiş ve kendisi için kalem almaya başlamış. Birkaç yıl sonra arkadaş çevresinin ısrarıyla kalem satmaya başlamış. Montblanc, Pelikan, Sheaffer, Parker ve Caran d’Ache en çok sattığı kalem markaları olmuş. 

Kalemci Feridun özgün bir kişi, ama bazı müşterileri de ondan farklı değil. Malatyalı bir müşterisi varmış mesela, okuma yazma bilmemesine rağmen yüzlerce kalemi olan gerçek bir kalem tutkunu koleksiyoncuymuş. Ceketini hep dükkân gibi kullanan Kalemci Feridun’un bilmediğim bir başka yönü de her ayın ilk pazar günü Ankara’ya giderek Aşağı Ayrancı’da tezgâh açıp kalem satmasıydı. 

Kalem ehli böyledir 

1 Haziran 1960’ta doğan “Kalemci” Feridun veya daha resmi bir ifadeyle Feridun Özyapıcı, 2 Haziran 2023 tarihinde 63 yaşındayken vefat etti. Beklendiği gibi Feridun Özyapıcı vefat ettiğinde ve Çağlayan’daki Çarşı Camii’nden cenazesi kaldırıldığında yer yerinden oynamadı. Gerçi hakiki kalem ehli böyledir zaten tantanayı hiç sevmez. Yine de Feridun Bey öylesine sessiz sedasız gitti ki çoğu insanın haberi bile olmadı ve onu hakkıyla uğurlayamadık. Geriye onu hatırlayan kalem meraklıları kaldı. 

Bu yazı Kalemci Feridun unutulmasın diye yazılmıştır. Ruhu şâd olsun.