Günlük hayatımızda kalemden, kâğıttan ve mürekkepten uzaklaştık ama nereye yaklaştık acaba? Dijital dünyanın iyi bir yer olmadığı belli ki suya yazılan her şey gibi çabuk unutuluyor çabuk bozuluyor, bir anda dağılıp gidiyor.
2022’de Floransa’da bir sokaktan geçerken bir binanın avlusunda dev bir ekran görmüştüm, sanatı ve bilimi yapay zekâ aracılığı ile birleştiren akışkan görüntüler vardı, bu iş için nice emekle binlerce görsel ve işitsel veri toplanmış meğer. Sonuç: dans eden ne olduğu belirsiz akışkan tuhaf görüntüler! Boş işler bunlar, deyip geçtim, biraz ötede Uffizi Galerisi’nde yüzyılların sınavını atlatmış doğal zekanın muhteşem ürünlerine doğru yürüdüm.
O zamandan bu yana müzelerde gördüğüm bazı küçük eserleri ara sıra yeniden düşündüm, mürekkeple, kalemle, fırçayla ve kâğıtla tutulmuş somut tarihsel hazinelerdi hepsi. Leonardo da Vinci’nin defterleri gibi, pili bitince yok olmayan türden “verilerle” doluydu. Bu arada müzelerde yarım bırakılmış resimler de var, iyi ki bitirilmemiş dedim içinden, çok güzellerdi.
Kalem, kâğıt ve mürekkep üzerine aldığım daha eski tarihli notlar da duruyor, dijital dünyada yeri olmayan düşünce kırıntıları: Her kalem bir ruha karşılıktır, her mürekkep bir zamanın görüntüsü. Mürekkep kendi rengine bakmaz, ona bakanlar kendi renklerini görürler. Mürekkep kendi inancını yaşar ve kimseyi güzelliğine inandırmak zorunda değildir. Kâğıt anlasın yeter. Peki ama kâğıt ne anlar benden, senden? Ne anlar günlerin bir türlü geçmeyip yılların bir çırpıda geçmesinden?
Aslında kâğıt, ilgilenmiyormuş gibi görünüp içten içe dertlenen bir varlıktır, öte yandan merdivensiz bırakıldığımız kör bir kuyudur. Fakat sanılanın aksine sınırlar iyidir, düşünmeye çağırır. Mesela kurallara uygun bir haiku şiiri 5-7-5 heceden ibarettir, dolayısıyla yazmak isterseniz biraz çaba göstermeniz gerekir, derdinizi 17 hecede anlatmanız gerek, ne yapacaksınız? Sadece gerekli olanları bırakacaksınız. Zor iş. Düşünmeli.
İnsanız bilgiye muhtacız, kendimizi geliştirmek için her gün bir önceki günden daha bilgili olmalıyız. Telefon, bilgisayar veya tablet iyi ama kullanmasını bilmeli, aklımızı yapay zekaya teslim etmemeliyiz.
Tabiat kâğıda benzer. Her yağmur, her fırtına yeryüzünde bir iz bırakır. Zamanın izleri birikir. Güzel bir iz bırakmadan dünyadan geçmek olmaz. Herkesin bir defteri olmalı bir de kalemi. Ruhumuzun beslendiği şeyleri, derdini, gördüğünü yazmalı. Ancak unutmayalım mürekkebi olmayan kalem de yazmaz.
Özay Şendir
Bir kapak, iki bakış açısı…
23 Şubat 2025
Abbas Güçlü
Adana, Çukurova Üniversitesi ve gelecek?
23 Şubat 2025
Zeynep Aktaş
Risk iştahı zayıf TL’ye ilgi sürdü
23 Şubat 2025
Ali Eyüboğlu
Türklerle ‘yapay zekâ’ araştırması
23 Şubat 2025
Güldener Sonumut
Trump, Avrupa Güvenlik Konseyi ve Türkiye
23 Şubat 2025