Mehmet Çelik

Mehmet Çelik

bizans@gmail.com

Tüm Yazıları

2. Yazı Kültürü Festivali kapsamında düzenlenen “Grafoloji ve Grafoterapi” başlıklı söyleşiye katılanlar “El yazımızı değiştirmek kişiliğimizi değiştirebilir mi?” sorusuna bir yanıt buldu.

29 Haziran akşamı Turşucuzade Ahmet Muhtar Efendi Konağı’nın bahçesindeydim. Editör, çevirmen ve yazar Özge Dinç sorular sordu, grafolog ve grafoterapi uzmanı Pelin Eren de yanıtladı.

Söyleşiden neler öğrendiğimi kısa kısa notlar halinde aktaracağım ancak önce bir tanım: Grafoloji veya yazıbilim, el yazılarının çizgi, boyut, şekil, düzen, kâğıda uygulanan basınç, eğim ve hız gibi teknik özellikler açısından incelenerek, kişinin fiziksel ve psikolojik yapısının analiz edilmesi demek. Pelin Eren’in defalarca tekrarladığı gibi: “Yazan da çizen de aslında beynimiz.”

Haberin Devamı

Önce adli vakalar, suçlu psikolojisi, yazıda sağlık verilerini görme, personel seçimi, terfi, öğrencilerin zihinsel gelişimi, ilişkilerde uyum ve bireysel farkındalık gibi birçok alanda bilgi edinilmesini sağlayan grafoloji üzerine konuşuldu.

Sonra grafolojinin alt dalı olan grafoterapinin faydalarına geçildi. Grafoterapinin temel amacı el yazımızın bilinçli olarak değiştirilmesi yoluyla karşımıza çıkabilecek zorlukların üstesinden gelmek. Grafoterapi ile zayıflıklarımızı görmek, belki kendimize bile itiraf edemediğimiz özelliklerimizin farkına varıp iyileşmek ve kişiliğimizi olumlu yönde dönüştürmek mümkün.

El yazısına neden ihtiyacımız var

Pelin Eren (solda) ve Özge Dinç (sağda), grafoloji konusunda sohbet etti. 

En zor değişen harf: M

Pelin Eren bir ara yanında not alan Özge Dinç’in yazısına bakarak sağ dizinde bir sorun olup olmadığını sordu, sahiden varmış.

Tuvalet eğitimi bile çocuğun çizgilerine bakılarak karar verilebilecek bir süreç.

“M” en son ve zor değişen harf.

Sivri uçlu yazılar öfkeli bir ruh hali içinde olunduğunun bir göstergesi.

Karalama beynin manipülasyon yapma eğilimini gösteriyor.

Eski ve yeni yazılar arasındaki değişim, kişiliğin de ne yönde değiştiğini de gösteriyor.

Yazıya bakarak meslek seçimi yapılabiliyor. Hatta grafologlar bir kişinin verimli çalışabilmesi için ofiste nereye oturması gerektiğini bile söyleyebiliyor.
 Bir iyileşme yöntemi olarak grafoterapi

Haberin Devamı

El yazısının biraz sağa eğimli olması olumlu bir özellik. Bu yönde çaba gösterilirse her insan dışa dönük, başkalarıyla uyumlu ve geçmişe takılmayan bir kişiye dönüşebiliyor.

Harfleri tek tek yazmak yerine bitişik eğik el yazısı yazmaya özen gösterilirse; daha sağlam, azimli, sosyal, derinlikli analiz yapabilen ve çıkarımlarda bulunabilen bağımsız bir kişiye dönüşmek mümkün. (Bu aşamada Millî Eğitim Bakanlığı’nın 12 yıl boyunca bitişik eğik el yazısı için nasıl kahramanca çaba gösterdiğini ancak öğretmenlerin ve velilerin inatçı direnişiyle karşılaşıp bu uygulamaya son vermek zorunda kaldığını hatırladım.)

El yazısında “i” harfinin noktasının eksik oluşu dikkat eksikliğini gösteriyor. Ayrıca “j” ve “t” harflerinde de çizgi ve noktanın şekli ile yerleşimi de konsantrasyonun düzeyini işaret ediyor.

Satırlar yatayda düz bir hatta sahip olmalı. Satırın düzensiz bir çizgide oluşu depresyon, bağımlılık veya beyinle bağlantılı bir hastalığın belirtisi olabiliyor.

Haberin Devamı

Satır aralarındaki boşluklar da önemli. Harflerin alt ve üst bölümleri (b, p, g ve y harflerindeki gibi uzantılar) kesinlikle birbirine dokunmamalı. İki satır arasındaki harfler birbirine karışıyorsa bu durumda düşüncelerin net olmadığı değerlendirmesi yapılıyor.

Kâğıdın kenarlarında bırakılan boşluklar da ilk değerlendirilen bilgiler arasında. Sayfanın sol tarafı anne ve geçmişle ilgili, sağ tarafı baba ve dışa dönüklük göstergesi. Sayfanın üstündeki boşluk zihinsel yetenekler, alt bölümde bırakılan boşluk ise fiziksel güç ve kendine güven ile ilgili. Mesela sayfanın sol kısmında az boşluk varsa anneden ayrılma yani kişisel bağımsızlık süreci henüz gerçekleşmemiş demek. (Yazı defterlerindeki o bildiğimiz kırmızı çizgi anneden ayrılış ve bağımsızlık aşamasını teşvik için konmuş.)