Dünyanın en pahalı markaları arasında yer alan Bugatti’nin, pahalı bir klasiği olan Type 35’in en iyi replika yani “kopya”ları, Arjantin’de üretiliyor. Üstelik bu aracın motorları da, orijinale çok yakın!
Dünyanın en popüler ve pahalı otomobillerinin “kopya” versiyonları, genelde otomotiv dünyasında “replika” olarak adlandırılır. Bu otomobiller, kimi zaman demonte olarak satılan ve kendi garajınızda birleştirebileceğiniz “kit car”lar olarak imal edilirken, kimi zaman da farklı otomobillerin şasisi üzerine imal edilerek hazır olarak satılır. Bu yüzden de Corvette C6 motorlu Shelby Cobra Daytona Coupe, Ford Mustang motorlu Morgan Plus 4, Rover motorlu Countach LP5000 QV görmek çok şaşırtmaz. Ancak 1930’lardaki motorun bir benzerine sahip, özel üretim “kopya” olunca, insanın ona “kopya” diyebilmesi bile zor oluyor.
Otomobil konusunda ilginç bir fanatik kitleye sahip olan ve otomotiv geçmişi de bulunan Arjantin, halen, tam da “kopya demenin zor olduğu” replikalar üreten bir markaya sahip. Nadide Porsche, Ferrari kopyalarının üretildiği ülkede bir kişi, ilk görüşte hayran olduğu, bir zamanlar yarışlarda fırtına gibi esip efsaneleşmiş ve bugün gerçek bir tanesine ulaşmanın hayli zor olduğu Bugatti Type 35’lerden üretiyor. Artık klasik otomobil dünyasında da hayli isim yapmış bulunan “Pur Sang Argentina”, Jorge Anadon isimli bir adamcağızın imzasını taşıyor. Bir dönem klasik otomobil restorasyonuyla ilgilenirken, arkadaşının kendisine “toplaması” için getirdiği Bugatti Type 35’e hayran olan Andon, “Keşke benim de bir tane olsa” deyip sızlanmamış, kendisine bir tane imal etmeye karar vermiş.
Adeta yeni gibi
Anadon usta, halen dünyanın en pahalı klasikleri arasında yer alan ve 1925-29 yılları arasında zaferlerle dolu bir yarış geçmişi bulunan Type 35’ten, evinin salonunda bir tane yapmayı başarmış... Ancak bu işini biraz daha ileri götürmeye karar verip, eski bir kraliyet evinin arka bahçesini atölyeye çevirmiş.
Az önce yukarıda da saydığım gibi, otomobillerin “motoru filanca otomobilden” şasisi ise bir başkasından gibi kolaylıklara kaçmamış. Anadon, Type 35B’yi, 1927’de Fransa’da Ettore Bugatti gözetiminde oluşturulan üretim teknikleriyle adeta baştan yaratıyor. Jantlarından motoruna kadar tüm parçalar, orijinaline sadık bir biçimde bu atölyede, döküm parçalarla elle yapılıyor... Yani bir anlamda, “yeni baştan” imal ediliyor. Sadece jantlarının tellerini iki haftada bitirebildiklerini söylesem yalan olmaz!
2.3 litre süperşarjlı 8 silindirli motor da, orijinaline bir hayli yakın. Sadece elektrikli soğutma fanı hariç! 4 ileri ‘köpek kutusu” diye adlandırılan ve vites kolu aracın dışında olan şanzımanından, frenlerine kadar hepsi, o dönemin teknolojiyle imal ediliyor. Modern parça yok gibi... Bu yüzden de Pur Sang’ın ürettiği bir Bugatti Type 35B’yi gerçeğinden ayırmak çok zormuş! Zira hidrolik olmayan direksiyonu nedeniyle, aracı yolda tutmanın hayli fazla bilek gücü gerektirdiği belirtiliyor. Bilenler de öyle diyor, “Sesi bile aynı” diye... O dönemin “yarış mavisi”nin yanı sıra birkaç farklı renkte almak mümkünmüş. Adam, aynı teknikle 1932 model Alfa Romeo 8C 2300 Monza ya da bir Mercedes klasiği de yapabiliyor. Bir adet Pur Sang Type 35B’nin fiyatı ise 250 bin dolar civarında ve ABD’de bile büyük ilgi görüyor. Yola çıkabilmesi için “sinyaller” ve çamurluklar” gibi “modern” birkaç unsura sahip araç, klasik otomobil müzayedelerinde de bir klasik edasıyla satışa sunuluyor.
Dayanıklılığın ve mühendisliğin birleşimi
İlk kez 1924’te Lyon kentinde koşulan Fransa Grand Prix’inde görünen Bugatti Type 35, dayanıklılık, mekaniğinin mükemmelliği ve zamanına göre göz alıcı tasarımıyla dikkat çekmişti. Type 35, ilk yarışında 7’incilik ile yetinse de, onun potansiyeli olduğunu herkes anlamıştı. Type 30, bunu, sonraları elde ettiği pek çok zaferle taçlandırdı. Zamanının en iyi yarış otomobili olarak da nam saldı.
İlk çıkan Type 35’in ardından 35T, 35B, daha geniş boyutlara sahip 35C çıkmıştı. Type 35B gücüyle bugün bile saygı duyulan değerlere ulaşıyor, 0-100 km/s hızlanmasını 6 saniyede tamamlayabiliyor ve maksimum 160 km/s’ye çıkabiliyordu.