Beşiktaş, Avrupa Konferans Ligi D Grubu 4. maçında konuk ettiği Bodo Glimt’e 2-1 yenilmekten kurtulamadı, taraftarını bir kez daha şoka uğrattı.
Bodo Glimt müsabakaya hızlı başladı. 2. dakikada Pellegrino’nun volesinde top direğin dibinden dışarı gitti. 21’de Berg’in pasında kaleciyle karşı karşıya kalan Pellegrino vuruşunu yaptı, Mert müthiş bir kurtarışa imza atarak rakibine gol şansı tanımadı. 35’te Rashica ön direğe ortaladı, Cenk Tosun topa dokunamayınca Beşiktaş öne geçme fırsatını kaçırdı.
Bodo Glimt 38’de üstünlüğü yakaladı. Sorli penaltı noktasına ortaladı, Amartey’i geçen topu Moumbagna filelerle buluşturdu: 0-1. 43’te Mert karşı karşıya pozisyonda Sorli’ye gol şansı tanımadı. 45’te Bakhtiyor ortasını yaptı, Cenk Tosun’un kafasında Haikin topu kornere tokatladı.
Geçiş hücumlarında çok etkili olan Norveç ekibi 49’da farkı ikiye çıkardı. Pellegrino’nun pasında defansın arkasına sarkan Moumbagna karşı karşıya pozisyonda kendisinin ve takımının ikinci golünü attı: 0-2. 56’da Muleka iki
Yılmaz Erdoğan'ın hem yönetip hem de başrolünü oynadığı 2005 yapımı, "Organize işler" filmini izlemeyen kalmamıştır sanırım. Asım Noyan ve ekibinin akıl almaz dolandırıcılık marifetleri yıllardır hem güldürüyor hem de toplumdaki çürümeye dair düşündürüyor Türk halkını...
Malumunuz, temiz insanların parasına da göz diken Asım'ı Müslüm (Cem Yılmaz) dize getiriyor filmde. Düzmece araba satışıyla ailesinin parasını Asım'a kaptıran Umut'un (Özgü Namal) imdadına yetişiyor Müslüm ve kendi yöntemleriyle tahsilatı yapıyor, adaleti tesis ediyor...
"Organize işler" filmine dönen Türk futboluna da acil bir "Müslüm" lazım.
Umut'a umut olan Müslüm misali bir güç veya güç birliği ortadan kaldırabilir ancak bu enkazı.
Çok kötü bir noktaya doğru yokuş aşağı giden Türk futbolunda dönen dolaplara birilerinin artık "dur" demesi gerekiyor.
Çünkü bu berbat film artık hiç çekilmiyor.
Yönetmenini, senaristini, yapımcısını, oyuncularını, figüranlarını çok yakından
Fenerbahçe'de her şey İsmail Kartal'ın göreve getirilmesiyle başladı...
Jorge Jesus'la şampiyonluğu Galatasaray'a kaptırıp, Ziraat Türkiye Kupası ile sezonu noktalayan sarı-lacivertlilerin, Suudi Arabistan'ın yolunu tutan Portekizli teknik adamın koltuğuna kimi oturtacağı büyük merak konusuydu ve Başkan Ali Koç'un tercihi İsmail Kartal oldu. Jesus'a devrettiği koltuğu Jesus'dan geri alan İsmail hoca; duruşu, camiaya olan aidiyeti, tribünlerle sıcak ilişkisi ve oyuna dair doğru tercihleriyle kısa süre güven ortamı sağladı.
İsmail Kartal bence göreve geri döneceğini hissediyordu. Çünkü yarım kalan işini bitirmeyi çok istiyordu.
Öyle olmasa dersine bu kadar iyi çalışamazdı. Fenerbahçe'nin Jesus döneminde yaptıklarını ve yapamadıklarını çok iyi analiz ettiğini düşünüyorum Kartal'ın... İsmail hoca göreve gelir gelmez yanlışların tümünü silip attı. Doğruları ise kullanmaya devam etti.
Önce sistemle ilgili karmaşayı bitirdi, hemen ardından da kafasındaki oyunu adım adım inşa etmeye başladı.
Duvar işçisi misali tuğlaları tek tek
UEFA Avrupa Konferans Ligi D Grubu’nun 3. haftasında Bodo Glimt’e konuk olan Beşiktaş resmen dibe vurdu. İkinci yenilgisini alarak 1 puanda kalan Kartal’ın gruptan çıkma şansı bir hayli azaldı: 3-1.
5’te Erlykke yakın mesafeden vuruşunu yaptı top direğin dibinden auta çıktı. 9’da Chamberlain’in şutunda top kalecide kaldı. 14’te kaleyi karşısına alan Aboubakar çok sert vurdu, kaleci topu güçlükle çeldi.
Beşiktaş 25’te Aboubakar’la gole çok yaklaştı. Masuaku soldan kesti, iyi yükselen Aboubakar’ın kafa vuruşunda kaleci Haykin topun ağlarla buluşmasına izin vermedi. Bodo Glimt 29’da Albert Grönbaek’le öne geçti. Pellegrino ile başlayan atakta Mert’in sektirdiği topu filelere gönderen Grönbaek maçtaki gol perdesini açtı: 1-0. 37’de Rashica ön direğe ortaladı, Aboubakar’ın etkili kafa vuruşunda top az farkla auta çıktı.
Rashica 51’de çok sert vurdu, yerde seken meşin yuvarlak yan direğe de çarparak dışarı gitti. 55’te Pellegrino karşı karşıya pozisyonda Mert’i
"Bütün ümidim gençliktedir" diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi kadın - erkek fark etmeksizin hayatın her kademesinde gençlere, genç beyinlere çok güvenirim. Fırsat eşitliği sağlanması halinde hırsları, vizyonları ve bitmek tükenmek bilmeyen enerjileriyle çok önemli işlere imza atabileceklerine inanırım.
Her yıl sporda, sanatta, sağlıkta, iş hayatında gençlerin şapka çıkarılacak yüzlerce başarısına şahit oluyoruz, onlarla gurur duyuyoruz.
Rotamızı futbola çevirelim... Avrupa'da uzun yıllardır genç oyuncuların en fazla şans bulabildiği ülkelerin başında Belçika geliyor. Gençlere olan ilgimden dolayı Belçika'yı her zaman yakından takip etmeye çalışıyorum. Gelişen, büyüyen, kalitesi yükselen bir lig Belçika. Hatta Avrupa'nın Gençlik Ligi bile diyebiliriz...
Her sezon onlarca İngiliz, Alman, İtalyan, Fransız, Arap ve Afrika kökenli genç futbolcu sahne alıyor Belçika'da. Birçoğu kiralık geliyor, düzenli forma giyiyor, gelişiyor ve kendi kulüplerine dönüyor. Manchester City başta
Süper Lig'in 65 yıllık tarihine baktığımızda sadece bir takımın namağlup şampiyon olduğunu görüyoruz. Gordon Milne yönetimindeki Beşiktaş 1991-1992 sezonunda 30 maçta hiç mağlubiyet almadan (23 galibiyet, 7 beraberlik) şampiyonluğa ulaşırken bunu başaran ilk takım olmuştu.
Galatasaray ise 1985-1986 sezonunda 36 maçta yenilgi yüzü görmemesine karşın (20 galibiyet, 16 beraberlik) ligi şampiyon tamamlayan Beşiktaş'ın ardından averajla ikinci sırada kalmıştı. Siyah-beyazlı takım 36 maçta 22 galibiyet, 12 beraberlik ve 2 yenilgiyle hedefe ulaşıyordu...
Son 65 yılda yalnızca bir takımın namağlup şampiyonluğa erişebilmesi ve 31 yıldır bunu tekrarlayan bir başka ekibin çıkmaması bu işin ne kadar zor olduğunu anlatmaya yetiyor. Avrupa liglerinde de uzun yıllardır yenilgisiz şampiyon olan bir takım hatırlamıyoruz.
Hal böyleyken Fenerbahçe'nin bu sezon namağlup şampiyon olabileceğini ifade etmek kulağa fazla iddialı hatta ütopik gelebilir. Ancak futbolda imkansız diye bir şey yoktur. Futbol tarihi hayal gibi görünen nice başarılarla, nice zaferlerle doludur...
Fenerbahçe bu sezon Trendyol
Hırvatistan’ı deplasmanda yenerek EURO 2024’e katılma yolunda dev bir adım atan A Milli Takımımız dün Konya’da Letonya’yı da devirdi, Almanya biletini cebine indirdi: 4-0.
İlk 20 dakikada biraz telaşlıydık, hücumdaki top kayıpları yüzünden atak sürekliliği sağlayamadık. 22’de Barış’ın pasında kaleciyle karşı karşıya kalan Hakan vuramadı, geriden gelen Yunus topu ağlara yolladı ancak VAR incelemesi ardından ofsayt gerekçesiyle gol iptal edildi. 26’da Yunus net pozisyonda topu üstten auta gönderdi.
Oyunda tempoyu artıran milliler gol için çok istekliydi. 34’te Kerem sert vurdu, top az farkla dışarı çıktı. 37’de Hakan’ın kornerinde çok iyi yükselen Abdülkerim kafayı vurdu, tüm stat gol diye ayağa fırladı ama top üst direkte patladı. 45’te Kerem dönerek şutunu attı, kaleci topu kornere tokatladı.
İkinci yarıya tempolu ve istekli başladık, çok gecikmeden golü de bulduk. 58’de Zeki’nin çevirdiği topla buluşan Cenk penaltı noktasına ortaladı, Yunus önce kontrol ettiği meşin yuvarlağı harika bir
EURO 2024 Elemeleri D Grubu 6. maçında Hırvatistan’a konuk olan A Milli Takımımız harika bir oyun ve mücadeleyle güçlü rakibini devirdi: 0-1.
Maça coşkulu başladık, henüz 2. dakikada Barış Alper’le gole de yaklaştık. Kerem’in pasında defansın arkasına sarkan Barış plaseyle köşeyi denedi, Livakovic topu kornere çeldi. Kerem-Barış ortaklığıyla 9’da yine pozisyon bulduk. Bu kez Barış yerden gönderdi, Kerem’in şık vuruşunda Livakovic gole izin vermedi. 13’te Uğurcan’ın uzun pasında savunmanın müdahale edemediği topu indiren Kerem’in plasesinde Livakovic 3. kez kalesine duvar örmeyi başardı.
Üç kez çaldığımız Hırvatistan’ın kapısını 30’da Barış’la açtık, üstünlüğü yakaladık. Salih’in derin pasına orta çizgiden depar atan Barış harika bir vuruşla topu kalesini terk eden Livakovic’in üstünden filelerle buluşturdu, tüm Türkiye’yi havalara uçurdu: 0-1.
Montella yönetimindeki ilk maçımızda devre bittiğinde hem oyun hem de skor olarak her şey yolundaydı.