Portekizli hocalar neden olmuyor?
Carlos Carvahal, Vitor Pereira, Jorge Jesus ve Ivo Vieira görev yaptıkları kulüplerde başarısız oldular.
Carvahal, Beşiktaş'ta hedeflerine ulaşamadı. Pereira ve Jesus lig şampiyonluğu kaçınca Fenerbahçe'den ayrılmak zorunda kaldı. Pereira bir kez daha geldi yine olmadı. Pendikspor'da Ivo Vieira aşısı da tutmadı...
Peki, Portekizli teknik adamların Türkiye'de beklentilerin çok altında kalmaları tesadüf mü?
Yoksa oyun felsefeleri ve futbola bakışları bize hiç uymuyor mu?
Beşiktaş'ta Rıza Çalımbay'ın (Serdar Topraktepe) yerine göreve getirilen Fernando Santos'un Portekizli teknik adamların Türkiye'deki makus talihine son verebileceği düşünülüyordu ama işler hiç iyi gitmiyor.
Galatasaray ve Gaziantep FK'nın ardından sahasında Antalyaspor'a mağlup olan, son olarak Başakşehir'le berabere kalan Beşiktaş'ta yüzler gülmüyor.
Devre arası gerçekleşen Svessson, Al Musrati, Ernest Muçi ve Joe Worrall transferlerinin Beşiktaş'ın çehresini değiştireceğini ve Fernando Santos'un uzun süredir beklediği bu futbolcularla farklı bir oyun anlayışına geçiş yapacağını düşünüyordum ama öyle olmadı. Beşiktaş yeni transferlerin de forma giydiği son 7 lig maçında 2 galibiyet, 2 beraberlik ve 3 yenilgi aldı.
Siyah-beyazlı takım söz konusu 7 maçta sadece 6 gol attı. Kalesinde aynı sayıda gol görürken tam 13 puan kaybetti.
Fernando Santos'un ligdeki toplam istatistiği de hiç umut verici değil. Beşiktaş, Santos'la 12 lig maçına çıkarken 4 galibiyet, 3 beraberlik ve 5 mağlubiyet aldı. Siyah-beyazlı takım bu 12 maçta 21 puan kaybederken sadece 15 puan kazanabildi.
Beşiktaş, Santos yönetiminde Ziraat Türkiye Kupası'nda ise Eyüpspor, Antalyaspor ve Konyaspor'u eleyerek yarı finale çıkarken Ankaragücü'nün rakibi oldu. Siyah-beyazlılar son dönemde her maça diken üstünde çıkıyor. Ankaragücü ile 23 Nisan ve 8-9 Mayıs'ta oynanacak karşılaşmalar hem Santos'un hem de takımdaki birçok oyuncunun kaderini belirleyecek gibi görünüyor.
Peki, Portekizli teknik adamlar Türkiye'de neden başarılı olamıyor? Beşiktaş açısından konuyu ele alırsak bu ilginç istatistiğe ve takımın dibe vurmuş olmasına rağmen Portekizli bir teknik direktörü göreve getirmek doğru bir yaklaşım mıydı?
Bana göre teknik adamın da, futbolcunun da, hakemin de milliyeti sadece bir detaydır. Futbolda iyi teknik adam, iyi futbolcu ve iyi hakem vardır.
Ancak şunu da unutmamak lazım, teknik direktör özelinde ve futbol ekolleri anlamında milliyetler önemlidir. Örneğin Hollandalı hocaların ofansif 4-3-3 dizilişini benimsemesi, İtalyan teknik adamların takım savunmasına herkesten fazla önem vermesi, Almanların fiziksel güce inanmaları dikkat çekicidir.
Jose Mourinho dahil Portekizli teknik adamlarda ise garip bir geçiş oyunu takıntısı vardır. Fiziksel gücü yüksek, sonuna kadar takım savunmasını elden bırakmayan, mümkün olduğu kadar rakibi kaleden uzak tutmaya çalışan bir oyun anlayışı bu.
Zor da olsa sonuç alabilen ama asla keyif vermeyen...
Taraftarlara adeta saç-baş yolduran, 90 dakika tırnak kemirten...
"1-0 olsun bizim olsun" felsefesine inanmayan taraftarlar ile takımın arasını fena halde açan bir futboldan söz ediyoruz...
Portekiz, Yunanistan ve Polonya milli takımlarındaki istatistikleri Fernando Santos'un futbola hangi pencereden baktığını net biçimde ortaya koyuyor aslında. Santos tıpkı Portekiz, Yunanistan ve Polonya'daki gibi takım savunmasına ağırlık veriyor, geçiş oyunlarıyla sonuca gitmeyi hedefliyor, yüksek tempo istemiyor.
Dengeli, durağan, rakibi tuzağa düşürmeyi esas alan bir futbol anlayışı var Santos'un.
Ancak bu anlayış Beşiktaş'ın gelenekleri ve beklentileriyle örtüşmüyor. Siyah-beyazlı takım her maçta elleri bağlanmış bir boksör misali sahaya çıkıyor. Rakiplerinin ne ayak oyunlarına ne de yumruklarına karşılık verebiliyor. Özellikle son 4 maçta olduğu gibi skorlar ve oyun kimseyi tatmin etmiyor...
Pereira ve Jesus'un sistem konusunda ne kadar tutucu ve inatçı olduklarını biliyorsunuz. Portekiz, Yunanistan ve Polonya dönemlerine baktığımızda Santos'un da kendi oyun anlayışından taviz vermeyen bir teknik adam olduğunu görüyoruz.
İşin özeti, Fernando Santos yanlışlarını hızlıca gözden geçirerek doğruları bulamazsa kalan 7+2+1 maçta çok zorlanır. Oyuncuların teknik adama inanmadığı bir ortamda da başarı elde etmek de çok ama çok zordur. Başkan Hasan Arat'ın ültimatomu da işe yaramaz. Emin olun bir kulaktan girer, diğerinden çıkar...