İzmir’in birbirinden özel koylarıyla turistik kent Özdere’de açılacak olan jeotermal santralinin ‘turizm tesis ve tercihli kullanım alanı’ yakınına yapılmaması istendi.
Menderes’in güzel koyları ve tesisleriyle bilinen turistik beldesi olan Özdere’de, İzmir’in 50 yıllık imar planlarında turizm alanı olarak kararlaştırılan 4 bin 721 hektarlık alanda 6 adet jeotermal kuyusunun açılacağı, bu nedenle de Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) sürecinin başlatıldığı açıklandı. Geçen hafta TBMM’de kurulan Jeotermal Enerji Santralleri (JES) Araştırma Komisyonu üyelerinin İzmir’e gelerek incelemelerde bulunduğu ve meclise sunulmak üzere bir rapor hazırladığı ifade edildi.
‘Her kuyu bin metrekare’
Özdereli vatandaşlar, proje ile kaygılarını şöyle dile getirdi:
“Tabiat Parkı ve Özdere Sahil Caddesi’ne 12 kilometre uzaklıktaki bin 196 ada 4 parsel ve bin 194 ada 1 parselde 6 kuyuda, jeotermal kaynak sondaj çalışmaları başlatılacak. Her bir sondaj alanının da bin metrekare olacağı söyleniyor. ÇED dosyasında,
Psikolog İlknur Peder, çocukların uzaktan eğitimini yüklenen ve evin sorumluluğunu da üstlenen annelerin, bu sıkıntılı süreçte en çok etkilenen ebeveyn olduğunu söyledi, “Yanlarında olalım” dedi
Virüs salgınının başlamasıyla çocukların uzaktan eğitim sorumluluğunu alan anneler ile birlikte diğer yetişkinlerin, kendi duygu durumlarını ve psikolojik sağlıklarını da ihmal etmemeleri önerildi. Çocuklarla gün boyu evde zaman geçiren annelere, yetişkinlere kendileri için minik huzurlu zaman adacıkları oluşturmaları istendi. “Ufak zaman dilimlerinde kişinin rahatlamasını zihnini boşaltmasını sağlayacak bir şeyler yapması, nefes egzersizi ve oksijen alımını düzenlemesi, küçük egzersizlerle de, mümkünse yürüyüş yapılması yaşanabilecek psikolojik sorunların önlenmesini sağlayabilir” diye konuşan psikolog İlknur Peder, bu yükümlülüğü alan tüm ebeveynlere şu öneride bulundu:
Tükenmişlik yaşanıyor
“Bu süreçte yaşanan zorlukları eş, komşu ve arkadaş gibi bireylerle paylaşmak, işleri
Ege Bölgesi Gaziler Derneği’nin ‘malul gazi’ sayılmayan üyeleri, terör saldırısında uzuvlarını kaybettiklerini ve vücutlarında hainlerin kurşunlarını taşıdıklarını söylüyor.
Mesut Kılıçaslan ve S. Serhat Köksal adlı iki gazimiz, yıllardır dile getirdikleri bu konuyu bir kez de gazetemizin devlet büyüklerine aktarmasını istedi. Terör örgütüyle 1994 yılında cephelerde verilen mücadelelerde yaralandıklarını, kiminin uzuvlarını kaybettiğini, bir kısmının da vücutlarına aldığı kurşunlarla yaşadığını, gazi sayılmadıklarını söyleyen iki gazi, yaşadıkları süreci “Bizim gibi vatan sevdalısı arkadaşlarımız, terör örgütüyle verilen mücadelelerde yaralandı ve üzücü olan ise ‘malul gazi’ sayılmadık. SGK’nın bizleri santim santim, milim milim ölçmesi sonucu böyle bir karar verildi” diye özetledi ve isteklerini şöyle dile getirdi:
‘20 bin mağdur’
“Sakatlık derecemiz, sosyal güvenlik kurumunun 1953 yılında çıkarmış olduğu 1053 sayılı nizamnamede belirtilen değerlerin
Kemeraltı Çarşısı esnafı dertli mi dertli. İki belediye arasında kalıcı hiçbir çözüm üretilmediğini söyleyen iş insanları, tek sorumluluğun İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde olmasını öneriyor
Kovid-19 salgını nedeniyle çok büyük sıkıntı içine girdiklerini söyleyen, İzmir’in 80 bin civarında işyeri bulunan İzmir’in Tarihi Çarşısı Kemeraltı esnafı, isyanda ve dertli. İlgisizlik bir yana, çarşının her geçen gün yok olmaya yüz tuttuğunu ifade eden yüzlerce işyeri sahibi, yanlış işler yapıldığını, bu yüzden umut ve ümitlerini kaybettiklerini dile getirdi. “Çarşımız ne yazık ki, ‘yedi kocalı Hürmüz’ gibi karışanı çok ama çözüm üreteni ve kalıcı yatırım yapanı olmayan sekiz bin yıllık bir değer” dedi.
‘Ne gelen ne giden var’
60-70 yıllık işyeri sahipleri, “Çarşımız özellikle seçim zamanı başta ‘milletvekili aday adayları’ ile ‘İzmir Büyükşehir ve Konak Belediye başkan aday adaylarının’ hatta diğer
HES Kodu’nu kartıyla eşleştirmeyenin toplu ulaşım araçlarına binememesi konusunda, Valilik talimatının uygulandığı belirtildi, “Kartınızı tanımlatmanız için bize başvurun” denildi12 Ocak 2021 Salı gününden bu yana, İzmirim Kart’ı olmasına rağmen toplu ulaşım araçlarına binemediğini söyleyen onlarca vatandaşımız şikâyette bulundu. Vatandaşlar, HES Kodu tanımlama işlemini yaptırmadıkları için hastane ve sağlık ocaklarından randevu alamadıklarını, Büyükşehir’e ait otobüs ve diğer toplu ulaşım araçlarına binemediklerini dile getirdi. Minibüs ve dolmuşun çalışmadığı bölgelerden arayanlar da, İzmirim Kartları olduğu halde işlerine gidemediklerini aktardı. Yaşlı vatandaşlarımız da bu işlemi nasıl ve nerede yaptıracaklarını bilmediklerini söyledi. HES Kodu’nu halen tanımlatmayan İzmirim Kart sahipleri için, biz de yetkilileri aradık ve süreci sorduk. İşte gelen bilgiler:
Ne yapacağız?
Büyükşehir, bu yaptırımın, İçişleri Bakanlığı’ndan gelen emir ve İzmir Valiliği İl Hıfzıssıhha Kurulu kararı sonrası uygulandığını bildirdi.
Denetimsiz şekilde çalışıldığını öne süren meslek odası yetkilileri, Kovid-19 nedeniyle ağız ve diş sağlığı birimlerinin zor günler geçirdiğini kaydetti
Kasım 2020’de Kovid-19 süreci içinde kutlanan diş hekimliğinin 112. yılı nedeniyle İzmir Diş Hekimleri Odası, bilimsel diş hekimliğiyle ilgili bir açıklama yapmışlardı. Ağız ve diş sağlığının genel sağlığın ayrılmaz bir parçası olduğunun vurgulandığı açıklamada, Kovid-19 döneminin diş hekimlerinin karşısına çıkardığı sorunlar dile getirilmiş ve bunlara çözüm getirilmesi istenmişti. Salgının, üretimdeki krizi daha da derinleştirdiği, ekonomik çözülmelerin halkın yaşam standardını etkilediği kaydedilmişti.
‘Kurullara da alınmalıyız’
İzmir Diş Hekimleri Odası, salgın sürecinde yaşanan krizden kamu ve özelde çalışan diş hekimlerinin fazlasıyla etkilendiğini dile getirdi ve şunları dile getirdi: “Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’nın, defalarca gündeme getirdiğimiz çözüm önerilerini hayata geçirmesini istiyoruz. Kovid-19’un
Özdemir, “Biz anladık ki, bu ülkede kimsenin veteriner hekimlerle derdi yokmuş. Olay, hayvan haklarına saygının ne olduğunu bilmemekmiş” dedi.
“Gün geçmiyor ki, hayvan hakları ihlallerine dair haberler izlemeyelim. Gün geçmiyor ki, hayvancılık sektörüne vurulan darbeleri görmeyelim. Özellikle de ‘veteriner hekimlik’ mesleğini küçük düşürücü yazılar okumayalım. Gün geçmiyor ki hayvancılık sektörüne vurulan darbeleri görmeyelim.
Bunların hepsi ‘veteriner hekimleri’ doğrudan ilgilendiren konular. Bugüne kadar hep sorunun ‘veteriner hekimlik’ mesleğinin yeterince tanınmadığı olduğunu düşünmüştük. Haberleri yapan ilgililerden ya da sosyal medyada paylaşanlardan düzeltmeler talep ettik. Meğerse yanılmışız” diye sözlerine başlayan İzmir Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Başkanı H. Gökhan Özdemir görüntülü ve sesli (TV ve Radyo) basın kurum ve kuruluşları ile kamuoyuna serzenişlerini bakın nasıl dile getirdi:
“Meğerse yanılmışız. Oysa
Tire’de imar planlarında mera ve çayır alanı olan 102 bin metrekarelik alanın üçüncü ve beşinci sınıf tarım arazisi olarak gösterildiğini bildirildi
Bu konuyu, köşemize Tireli okurlarımız aktardı. “İzmir’de mera alanına patlayıcı üretim tesisi yapmak için ÇED süreci başlatıldı” diye ilettikleri sorunlarını şöyle sürdürdüler: “İlçemizin imar planlarında çayır-mera alanı olarak ayırılan 101 bin 840 metrekarelik alanda patlayıcı üretimi tesisi için ÇED sürecinin başlatıldığını öğrendik. Tesis için gösterilen bu alan ve civarının, üçüncü ve beşinci sınıf tarım arazisi vasfında olduğu belirtilmiş. Bu bilgileri, ÇED dosyasından öğrendik. Bu bölge sulu ve susuz tarımın yanında zeytin, kiraz, kestane, ceviz ve antepfıstığı gibi bitkilerin yetiştirildiği bir alan.”
Bu kadar da olmaz!
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın söz konusu mera ve çayır alanına patlayıcı tesisi kurulmasına olumlu görüş verdiğini öğrendiklerini öne süren vatandaşlar,