Meraklandırmadan hemen açıklıyorum; Kültür Bakanlığı’nın taşınmaz kültür varlığı olarak belirlediği antik kent sayısı tam olarak 77. Listeye dahil olmayanlarla birlikte 100 kadar olduğu tahmin edilmektedir. Gerçekten de oldukça zengin bir coğrafyada yaşıyoruz.
Pandemi öncesinde başlayan deneyim odaklı ve kalabalıktan uzak bir tatil anlayışım, pandemiyle birlikte biraz da zorunluluk haline geldi. Kasım 2020’de tam da bu arayıştayken Instagram paylaşımlarıyla Oğulcan Tatar karşıma çıktı ve o an işte bu dedim. Aizonai Antik Kenti beni adeta büyülemişti.
Antik kent için Kütahya’ya doğru yola çıktığımızda ilk durağımız Eskişehir oldu. Memlekete uğramadan olmazdı. Eskişehir için ayrıca başka bir yazıda buluşuruz ama giderseniz Karakedi’de boza içmeden, Tanınmış Helvacı’da helva yemeden dönmeyin derim, yok böyle bir lezzet. Bu arada helva her gün belirli miktarda geliyor, bitince de dükkanı kapatıyorlar. Biz sabah erken saatlerde olmasına rağmen uzunca bir kuyruğa girmiştik.
Helvamızı alıp yola koyulduk, tahmin edersiniz ki yaklaşık bir buçuk saat süren Kütahya’daki ilk durağımıza varmamız çok lezzetli oldu. Kütahya; Eskişehir ve Afyonkarahisar ile Frig Vadisi sınırları içerisindedir. Vardığımız İnli Köyü ise T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığınca 1. derece arkeolojik ve doğal sit alanı olarak tescil edilmiş.
Köyde Bizans dönemine ait mezarlar ve kayalara oyulmuş yerleşim yerleri bulunmaktadır. Bu yerler günümüzde köylüler tarafından samanlık ve depo olarak kullanılmaktadır.
Bizans döneminde halk tarafından ibadet amaçlı kullanılmış olan şapel ise tahribata uğramış ancak bazı freskler günümüze kadar gelebilmiştir. Köy zaten oldukça küçüktü, bize eşlik eden tesadüfen karşılaştığımız üniversiteyi İstanbul’da okumuş şu an köyünde tarımcılık yapan gencimize veda ederek varış noktasına doğru yola çıktık.
İnli köyünden Aizonai antik kentine varışımız yaklaşık 1 saat sürüyor ve doğrudan konaklayacağımız yere geçiyoruz.
Çavdarhisar Evi, Dünya’nın en eski borsası olarak adlandırılan meydanda, antik sütunlu caddesinin ise üzerinde yer almaktadır. Hal böyle olunca bir otel konseptinden çok daha farklı, oldukça sıcak ve bir o kadar da ruhu olan bir yerden bahsediyorum.
Çavdarhisar Evi genel olarak 3 kısımdan oluşuyor.
Mutfakta Çavdarhisarlı kadınlarımız çalışıyor, böylece aile ekonomisine de katkı sağlıyorlar. Mutfak dediysem gerçekten kendi evinizin mutfağı gibi düşünebilirsiniz. Kendiniz de girip canınız ne çektiyse yapabilirsiniz. Bu arada burada yediğimiz pizzaların tadı bir enfesti. Çavdarhisarlı kadınlarımız ve Murat Bey bu işte gerçekten çok iyiler. Konaklama yapmasanız bile gidip lezzetli pizzalarının tadına bakabilirsiniz.
Çavdarhisar Evi’nden, okulun kurucusu Dr. Murat Yıldız ile çıkıyoruz ve bizi borsa alanı ile sütunlu caddeyle karşılıyor.
Borsanın ilk hali aslında taze et ve balığın satıldığı bir pazar yeri ve adı da macellum. Zamanla enflasyonla mücadele kapsamında imparatorun kesin kararnamesiyle fiyatlar belirlenip macellum duvarlarına asılmasıyla birlikte borsa halini alıyor. Burası Dünya’nın bilinen ilk borsasıdır.
Sütunlu cadde ise Zeus tapınağından başlayıp meter steunene kutsal alanına varan tören yoludur.
Artık yavaş yavaş kazı alanında beni en heyecanlandıran yere doğru ilerliyoruz; Zeus Tapınağı.
İşte karşımızda; Anadolu’nun en iyi korunmuş, Dünya’da ise Zeus adına yapılan tapınakların günümüze en sağlam olarak gelen tapınağı yer alıyor.
Oldukça heybetli; sütunlarının her biri 9,30 metre.
Beni asıl heyecanlandıran kısmı ise tapınağın alt katı oldu. Murat Bey, mimari olarak dünyada benzerinin olmadığını vurguluyor.
Burası, Tanrılara sunulan hediye ve sunakların saklandığı depo, tapınağın kehanet odası, Kibele’nin kült yeri olarak kullanılmış. İşte burada kalmanın en güzel yanı, ışıklarla daha da görkemli hale gelen bu yapıyı gece de geziyor olmanız. Tapınağa giriş 10 TL, müzekart geçerli.
Kazı alanında görebileceğiniz diğer alanlar da şöyle:
ANTİK TİYATRO VE STADYUM: 13500 kişilik stadyum ile 15000 kişilik tiyatro dünyada benzeri olmayan bir yapıdır.
METER STEUNENE KUTSAL ALANI: Frig döneminde kutsal olarak kabul edilen kaya içine oyulmuş mağara, depremler sebebiyle günümüzde tahribata uğramış. Mağaranın üst kısmına Kibele’nin kültüne girmek için ritüellerin düzenlendiği kan çukurlarının yapıldığı düşünülüyor.
Özetle; bu harika deneyimi yaşamak için en az 1 gecenizi Çavdarhisar’da yer alan Aizonai Antik Kentine ayırın derim. 2 günde bu yapıları gezip ardından Murat Bey’in de yönlendirmesiyle Anıt Ardıç Ağacını görebilir, Murat ve Türkmen Dağları ile Eğrigöz Yaylası’na gidebilir, ya da çevrede yürüyüş yapabilirsiniz. Kaç gün ayırırsanız ayırın kesinlikle değecek ve unutamayacağınız bir deneyim sizleri bekliyor olacak.
Burayı keşfetmemi sağlayan Oğulcan Tatar’a, kazı alanı gezisindeki anlatımıyla, keyifli sohbetiyle ve lezzetli mutfağıyla bizleri ağırlayan Anturia Arkeoloji ve Sosyal Çevre Etiği Okulu kurucusu Dr. Murat Yıldız’a çok teşekkür ederim.