Son dakika değişiklikleri hep mi güzel olur bilmiyorum ama planlar Gelibolu iken kendimizi bir anda İğneada’da buluverdik. Çok da keyifli oldu. Bizim üç günümüz vardı, sabah erkenden yollara dökülmek zorunda kalmadık. Çok keyifli oldu lakin 2 tam gün de yeterli olacaktır.
1. GÜN:
Yol üstünde gönlümüze göre kahvaltı yapacağımız bir yer bulamayınca (Açıkçası planımız son dakika değiştiğinden araştıracak pek vaktimiz yoktu) evde hızlı bir kahvaltı ile yola koyulduk. Kırklareli tarafına ilk defa gidiyorduk ve yol bize inanılmaz keyifli geldi. Sağınız solunuz yemyeşil. İlk durağımız Dupnisa Mağarası idi. Planladığımız gibi saat 12.00 civarı mağaraya ulaştık. Hafta içi olması sebebiyle de bizim dışımızda sadece 2 aile vardı. Dolayısıyla çok rahatça gezebildik. Mağaraya giriş ücreti tam 15 TL, öğrenci ise 5TL. Müze kart geçerli değil. Elbette mağaraya maskesiz girilmiyor.
Aynalıgöl (Gilindire) Mağarası ile birlikte beni büyüleyen ikinci mağara oldu diyebilirim. İç kısmı çok güzel ışıklandırılmış ve yürüme yolları yapılmış. Mağara 2 kısımdan oluşuyor. 15 Kasım-15 Mayıs tarihleri arasında hem su seviyesinin artması hem de yarasaların üreme dönemi sebebiyle mağaranın bir kısmı kapalı oluyor. Gideceklere şimdiden tavsiyemdir, yaz ayında gitmeme rağmen oldukça soğuktu. Tedbirli olmakta fayda var. Bir de yolunuz uzunca bir süre dağlık alandan geçiyor dolayısıyla telefonunuz çekmeyecektir, bilginize.
Mağara dönüşü ise önceden gözümüze kestirdiğimiz yol üstündeki mola yeri aklımıza düştü: Avcı Şeko’nun yeri. Yol üstünde, masalarının bir kısmı nehir üstünde bir kısmı yolda, odun ateşinde çay yapan bir yer düşünün…. Üstelik hamak ve salıncak da var. Mağara gezisinin yorgunluğu ve o kadar üşümenin üstüne adeta ilaç gibi geldi sıcacık çay... Mutlaka uğrayın derim.
Artık rotayı Longoz ormanlarına çevirdik zira hedefte gün batımında kano yapmak var. İğneada merkeze doğru ilerlerken sağımızda Mert Gölü girişini görüp dönüyoruz ve biraz ileride karşımıza muhteşem manzarasıyla kuş gözlem kulesi çıkıyor.
Buradan Mert Gölü’nü bir süre seyrettikten sonra asıl hedefimiz olan kano kiralama noktası için tekrar merkeze doğru geri döndük. Kano kiralama kişi başı 50 TL. tur ise 1.5 saat sürüyor. Biz tam performansla gölde gidebileceğimiz yere kadar gidip dönebildik, aman dikkat kanolar karaya oturabiliyor, inip ittirmeniz gerekebilir, üstelik geciktiğiniz her 10 dakika için kişi başı 10 TL vermeniz gerekiyor. Hiç üşenmeyin, kesinlikle denenmesi gereken bir deneyim ama gün batımı saatlerine denk getirin.
Mağara, orman gezisi üstüne bir de kano turu derken iyice acıkıp kendimizi merkezde Dobrodosli Rumeli köftecisine atıyoruz. Gayet lezzetli, ekmek arası da yaptırabilirsiniz bunun da fiyatı 10 TL.
2. GÜN:
Bugünü tamamen denize ayırdık ve güne otelimizin plajından denize girerek başladık. Plaj fazlasıyla şaşırttı bizi. Göz alabildiğine uzun ve kum ama Karadeniz olduğundan dolayı özellikle öğleden sonra dalgalı, RİP akıntısından dolayı da tehlikeli.
Günün devamını Beğendik Köyü’nde geçirdik. Köyün özelliği Bulgaristan ile sınır olması. İki ülkeyi aradan geçen Rezova nehri ayırıyor. Burada da denize girebilirsiniz ama Beğendik limanını tercih etmeniz gerekiyor.
Akşam yemeğimizi Beğendik Köyü’nde tenekede tavuk yapan Sabri Ustayı tercih ettik. Burası tam deniz kenarında elektriği olmayan oldukça salaş ama inanılmaz lezzetli tavuk yemeği yapan bir yer. Bütün bir tavuk altında türlüsü ile bir etrafı közle kaplı bir tenekede 1 saat 15 dakikada pişiyor.
Elektrik olmadığından yapılan tavuk saklanamıyor, bu sebeple de gitmeden önce arayıp tavuğunuzu ayırtmanız gerekir. Bir bütün tavuk, altındaki türlüsü ve yanına aldığımız salata ile iki kişi tıka basa doyduk, kalanı da paket yaptılar. 110 TL gibi bir hesap ödedik.
Akşam tatlısı niyetine de merkezde yer alan Balaban Dondurmacısı’nı tercih ettik. İğneada’nın en çok tercih edilen dondurmacısı olan bu yer, hijyen kurallarından da en ufak bir taviz vermiyor.
3. GÜN:
Son gün ise rotamızı İğneada’nın bir başka köyü olan Limanköy’e çevirdik. İlk olarak Fransızlar tarafından yapılan Limanköy fenerini ziyaret edip ardından tercihimizi yine denize girmekten yana kullandık.
İğneada bize çok huzurlu 3 gün sundu, vaktiniz kısıtlıysa 2 tam gün de yeterli olacaktır. Biz bu sefer otelde kalmayı tercih ettik ama ücretli ya da ücretsiz kamp alanları oldukça yeterli gözüküyordu. Doğası, denizi ve mutfağıyla üstelik İstanbul’a yakınlığıyla İğneada’yı çok sevdik. Kış mevsiminde de eminim çok güzel olacaktır, şimdiden planlarımıza girdi bile.
instagram.com/gezilknur/