Latince 2 bin 700 yıl önce bugünkü İtalya yarımadasında sadece konuşulan değil, bir ölçüde kayıtlara geçen bir dildi. Aşağı yukarı miladın 5’inci asrından sonra ise Latincenin artık bir halkın günlük dili olarak konuşulduğunu söylemek çok zordur. Ama okumuş insanların ortak konuşma ve anlaşma dili bütün Avrupa milletlerinin edebiyat ve bilimde kullandıkları dildi.
Asıl önemlisi, uzun asırlar boyu devletin ve hukukun dili oldu. Arapça dışında hiçbir dil beşeriyetin hukuki düşüncesini Latince kadar ifade edemez, işin ilginci Arapçayı kullanan İslam hukukunda Latinlerin hukuk dili ile ilginç muhakeme yürütme ve terminoloji birlikleri vardır.
Latince doğduğu İtalya’da, kendiyle hiçbir alakası olmayan dillerle de bir arada yaşadı. Mesela Etrüsklerin dili Latincenin mensup olduğu Hint-Avrupa dilleriyle alakasızdı. Zamanla Roma’nın fethedip ilerlediği Apenin Dağları’nın kuzeyindeki Avrupa’da en geniş olarak konuşulan Keltlerin dili de böyleydi.
Az kalsın Roma’yı tarihten silecek derecede ilerleyen Hannibal’in Kartaca’sı ise Sami bir dil konuşuyordu. Kartacalılar Fenikeliydi ve bugünkü kardeşleri de Malta’da yaşıyor.
Roma MÖ 2’nci asırda Apeninler’in kuzeyine sızdı. Birinci asırda Atlantik kıyılarındaydı, müteakiben İngiltere’ye çıktı. Bütün bu dünyadaki Kelt ve onlarla alakasız dilleri konuşan Germen kabileler, Romalılar ve onların Latinceleri sayesinde uygar dünyaya ve beşer tarihine takdim edildiler.
Konuştukları dillerin yüklü miktarda Latince kelime ve deyim almaması kaçınılmazdı. Felsefi, ilmi ve hukuki faaliyetlere giriştikleri, şiir yazdıkları zamansa düpedüz Latince kullandılar. 1000 seneye yakın zaman birtakım garip deyimler ve uydurmalarla yazdıkları bu Latince, “Latina vulgata-avami Latince” adını taşır.
Ne var ki, Rönesans’ın parlak İtalya’sının ilk başarılarından biri; Petrarca gibi öncülerin klasik Roma dünyasının metinlerini, şair ve yazarlarını inceleyip eski dünyaya nüfuz etmeleri ve klasik Latinceyi yeniden inşa edip o alemle kaynaşmalarıdır.
Yunancaya boşuna direniş
Latince İtalya yarımadasında, güney kıyılarında ve Sicilya’daki Yunanca ile onlara direnen bugünkü Arnavutların uzak akrabaları Messapilerin diliyle komşuydu. Aniden büyüyen imparatorluk İtalya yarımadası ve Sicilya’da Latincenin yoğun olarak kullanılması; Kuzey Afrika’daki Leptis Manga’da (bugün Libya’da), İberik yarımadasında bugünkü Cordoba’da, Orta Avrupa ve Balkanlar’da kurulan bazı kolonilerde, yurdumuz Küçük Asya’nın Efes, Antakya gibi merkezlerinde bazı cemaat gruplarında Latincenin bir ölçüde yayılmasına ve kullanılmasına neden oldu.
Ama Roma’nın Helenizm devrini yenmesi doğrusu mümkün değildi, zaten öyle bir niyeti de yoktu. Akdeniz’in doğusunda Yunanca bütün gücüyle yaşadı.
6’ncı asırda Doğu Roma’nın büyük imparatoru Justiyanus -ki anadilinin Latince olduğu açıktır- Yunancaya karşı boşuna direndi. Roma hukukunun dili Latince olarak kaldı. Ama Yunanca Doğu Roma’nın diliydi. Her şeye rağmen Küçük Asya’da Yunanca da Aramca da Kobtça ve Ermenice gibi diller ve birtakım lehçelerle bir arada yaşamak zorundaydı.
Doğu dünyası Latinceyi tanımadı. Sadece normal Doğu Roma okumuşu için değil, bayağı bilgili Doğu Roma alimleri için de Latince mesela “İskit barbarlarının dili” idi. Onu bu uzun asırlarda yaşatan artık o dili konuşmayan ama yazan İtalya Orta ve Batı Avrupa, İspanya ve Britanya oldu. Hıristiyanlaşan barbar kavimler onu edebi, dini ve hukuki dil olarak alıyorlardı.
Ortaçağlar boyunca uyanan milli devlet ve toplumlara rağmen 18’inci yüzyıla kadar üniversitede dersler Latince yapılıyordu. Hatta Prag Üniversitesi’nde Almanca ve Çekçe derslerin yanında Latince de devam ediyordu.
Gelişen Protestanlığa ve milli edebiyatlara rağmen, Almanca konuşulan dünyada da bu özellik 18’inci yüzyıl Aydınlanma dönemine kadar sürdü. Bugün dahi Alman üniversitesinde Latince bir doktora tezi teslim etseniz hiçbirinin reddetme hakkı yoktur. Macaristan krallığı kendisiyle dil olarak hiçbir alakası olmayan Latinceyi sırf Almanca kullanmamak için 1848’e kadar bütün idarede ve yargıda kullandı.
Latincenin büyük etkisi
Latincenin üslup ve tabii sözlük hazinesi Avrupa’nın civarındaki bütün dilleri etkiledi. Aslında bugün Latin dili denilen grubun içinde mesela İtalyanca ve Fransızcanın cümle yapısı olarak Latinceyle yakın ilgisi yoktur. İtalyan öğrenciler çok kötü Latince cümle kurarlar. Ne gariptir, bu grupta Latinceye en yakın olanı Romence ve Portekizcedir.
Ama mesela Hint-Avrupa dilleriyle alakası dahi olmayan Türkçeyi ele alalım; Latince kelime hazneniz iyi ise cümleyi Türkçe düşündüğünüzde birçok İtalyan ve Fransızdan daha doğru Latince yazabilirsiniz. Bunu Hitler Almanya’sının zulmünden kaçıp Ankara Üniversitesi’ne sığınan Klasik Diller Kürsüsü’nün başkanı Georg Rohde söylemiştir.
Gerçekten de Latince bir imparatorluğun diliydi. Üniversal imparatorluğun kurumlarıyla birlikte cihanşümul dil de bütün insanlığa miras kaldı ve onu konuşan ana unsurun tarihi ölümüne rağmen bütün milletlerin ortak belleğinde ve bilincinde yaşıyor.
Bugünün dünyası hâlâ Romalıdır. Hukukçularımız Romalı hukukçular gibi düşünüyor. Ticaret o zamanın sistemi üzerine yürüyor ve Latin dilinin eğitimini ve kullanımını terk etmemiz mümkün olmasa da ondan uzaklaştığımız ölçüde tepkiler doğuyor.
Bundan 10 yıl evvelki bir UNESCO konferansında, UNESCO’nun iki çalışma dilini de -Arapça ve Fransızca- bilen binanın kapısındaki Tunusluların; “Burada sadece Latince konuşulsun” diyenlerle dayanışma içinde olduğunu görmüştüm. Amerika’da, yani uygar dünyaya ve Batı’nın kültürel temeline en uzak olan bu camiada, bilimsel toplantı dili olarak Latinceyi ısrarla kullanan gruplar vardır.
Latincenin ölüsü dirisi kadar çekicidir ve eski dünyanın her köşesinde, her ulusun hayatında o kültürün kalıntıları sadece görkemiyle değil, sıcak güzelliği ile de devam etmektedir.