Ortada temel endişe kaynağı, yüksek büyümenin döviz denge açığı yaratması. Bu nedenle iki konunun açıklığa kavuşması gerek: Türkiyenin sürdürülebilir büyüme hızının ne düzeyde olduğu,Büyümenin kaynağının ne olması gerektiği İkincisinden başlayalım. Büyümenin üç kaynağı olabilir: Birincisi, yatırımlar. İkincisi, ihracat. Üçüncüsü de tüketim. Bunun dışında bir neden olamaz. İlginçtir, 2004ün büyüme performansında her üçünün de etkisi görülüyor. Yatırımla büyümenin iki avantajı var. Birincisi istihdam yaratabilme potansiyeli. İkincisi de daha kalıcı bir gelir artışının, yani kapasitenin yaratılması. Üstelik tüketime göre ithalat gereği de daha az olabiliyor. Tüketimle büyüme ise, hem enflasyona neden olabiliyor hem de birden ithalat talebi yarattığından dış denge sarsılabiliyor. Kuşkusuz Türkiye gibi dış denge sorunları yaşayan bir ekonominin özellikle ihracatı geliştiren yatırımlarla büyümesi en sağlıklısı. Ama bu da belli bir stratejik planlama gerektiriyor.Gelelim sürdürülebilir büyüme hızının ne düzeyde olması gerektiğine. Önce son zamanlarda beliren bir yanılsamayı düzeltme gerek. Sürdürülebilir büyüme hızı kavramı aslında "döviz açığı yaratmayan büyüme" demek değildir. Dengesizlik yaratmayan, hatta "özellikle enflasyon yaratmayan büyüme" demektir. Dolayısıyla şu anda bu anlamda sürdürülebilir bir büyüme trendi gözlenmektedir. Çünkü enflasyon tehdidi yoktur.Bununla beraber, Türkiye ekonomisi daraldığı dönemlerde cari işlemler fazlası yaratırken, yüzde 6yı aşan düzeyde büyüdüğünde, hele ertesi yıl bu tekrarladığında ciddi boyutta cari denge sorunuyla karşılaşıyor. Geçen yıl ekonomi yüzde 6ya yakın düzeyde büyümüştü. Bu yıl da olasılıkla yüzde 9 kadar bir büyüme hızı gerçekleşecek. Ve ortada 11 - 12 milyar dolarlık cari işlemler açığı oluşacak. Elbette bu ciddi bir sorun. Ama bunun kısa vadede aşılması için, kolay ve acilen tekili olacak bir çözüm de yok.Önemli olan, Türkiye ekonomisinin yüzde 8 büyürken cari işlemler açığı sorunu yaşamayacağı bir tasarımı gereçekleştirmek. Ancak bunun için yapısal değişim süreci gerekiyor. hgunes@milliyet.com.tr Önceki hafta açıklanan verilerden sonra tartışmalar alevlenecek gözüküyor. Çünkü ikinci çeyrekte büyüme zaten yüksek bekleniyordu. Ancak gerçekleşme beklenenden de yüksek çıkınca sürdürülebilirliği tartışılır oldu. Oysa iki yıl önce, 2002 yılı başında Türk ekonomisinin üzerinde bulutlar dolaşıyor, büyüme endişeleri yaygınlaşıyordu. Kimi maliye politikasının gevşetilmesini savunuyor kimi de para politikasını. Şimdi de tam tersine, büyümenin frenlenmesi tartışılıyor.