Büyüme yoktu, çünkü hem enflasyon yüksekti, hem de reel faizler. Dış denge sağlanamamıştı, çünkü hem kur esnek değildi, hem de yüksek faiz nedeniyle sürekli içeri sıcak para giriyor ve kurda aşağıya doğru bir baskı yaratıyordu. Nihayet, bankalar karsızdı çünkü ekonomik gelişme sınırlıydı.Bütün bunların altında üç illet vardı: Popülizm, nepotizm ve letarjizm. Siyasetin toplumun iliklerine kadar işlemiş üç hastalık! Popülizm yaşayan kuşağın daha iyi yaşayabilmesi, yani gelirinden daha fazla para harcayabilmesi için borçlanması. Tabii alınan bu borcu gelecek kuşaklar ödüyor. Bu da hem haksızlık, hem de yüksek reel faiz nedeniyle ekonomik gelişmeyi baltalayan bir tutum. Popülizm geçen koalisyon hükümetinin en önemli gerginlik konusuydu. Sık sık MHP ile Derviş bu nedenle birbirine girer, Derviş de IMF sopasıyla onları hizaya sokardı. Mevcut hükümette de popülizm belirtileri olduğunu biliyoruz. Ancak tam olarak IMF güdümüne girdiklerinden kafayı kaldıramıyorlar.Gelelim nepotizmaya, yani kayırmacılığa. Atamalarda, tayinlerde, terfilerde, ihalelerde bu davranış yapısı ülkemizde hep olagelmiştir. Kaynakların yanlış dağıtılmasının ekonomik gelişmeyi nasıl baltaladığını tartışmaya gerek yok. Açıkça biliniyor. Ve kuşkusuz bu hükümet kayırmacılık konusunda diğerlerinden hiç farklı değil.Nihayet letarjizm konusu var ki, buna siyasetçinin ülkemizdeki temel hastalığı denebilir. Elini sürme, kendi kendine düzelir, kafası. Yani kayıtsızlık. Bakınız İspanyaya, Portekize yahut Yunanistana. Bir zamanlar o denli yakın olduğumuz ekonomiler şimdi uçup gittiler. Otuz yıldır baba masalıyla, yirmi yıldır da serbestçe dolar taşıma ya da renkli televizyona kavuşma avuntusuyla idare ediyoruz. İlgisizlik ve varolanla yetinmek kanımıza işlemiş sanki!Evet, enflasyon düşüyor. Bütçede de belli bir denge sağlanmış görünüyor. Ancak bankalar hala sorunlu. Kamu bankaları hala piyasada etkin değil. Üstelik reform süreci de duraksamış görünüyor. Özel bankaların da sermaye sorunu var. Öte yandan, kamu borcu artmasa, hatta milli gelir içinde düşse bile bir türlü küçülmüyor. İşsizliğe gelince... Ülkede ciddi bir yatırım eğilimi gelişmiyor. Gelişmeyince de yeni iş sahaları açılamıyor. Öte yandan sosyal güvenlik açığı giderek büyüyor. Evet, görünen manzara basit ve açık. Mali krizin en derin kısmından çıktık, ama mali krizi oluşturan siyasal ve toplumsal bozukluklar hala kol geziyor. Bütün bunların ortadan kalkması için ise ekonomik önlemlerden çok, ciddi bir siyasal anlayış farkı ve görgüsü gerekiyor. Pekiyi, ya o nerede? hgunes@milliyet.com.tr Bundan üç yıl önce bir mali krizle karşılaştık. Krizin çeşitli nedenleri vardı. Ekonomi istikrarsız büyüyordu. Dış denge sağlanamıyordu. Bütçe açığı çok yüksekti. Devlet çok harcıyor ama az topluyordu. Ortaya koca bir açık çıkıyor ve Hazine de borçlanmak zorunda kalıyordu. Karsız olan bankalar da bu yüksek faizli bonoları alıyorlardı.