Önceki gün IMF’den gelen haberler artık bir stand-by olmayacağını ayan beyan belli etti. Fakat bir konu gözlerden kaçtı. Sonunda bir anlaşma olmayacağını hükümet değil, IMF açıklamış oldu. Peki, neden bu açıklamayı hükümet değil de, IMF yaptı? İşte bu konu son derece önemli.
Aylar önce çeşitli yazılarımızda bu hükümetin (özellikle de Başbakan Erdoğan’ın kendisi) IMF ile anlaşmak istemediğini, ama anlaşacakmış gibi yapıp piyasaları pışpışladığını, kandırdığını yazmıştık. Piyasalar bu kandırmacıya başta inandılar ama zamanla onlar da aydılar. Hükümet saygınlık yitirdi ve finans piyasaları da bir miktar kırılganlaştı.
Kandıralı kanmadı
İşin başında, yani 20 ay önce bile, hükümet IMF’nin taleplerine sıcak bakmıyordu. Hem de krizin en dip noktasında. Neydi bu talepler? Vergi idaresinin özerkleşmesi, belediyelere transferlerin şeffaf ve tarafsız hale getirilmesi vs. Başbakan yerel seçim arifesinde bunların hepsini reddetti. Bununla beraber, ciddi boyutta bir dış finansman açığı olduğu için de her an IMF ile anlaşma imzalanmak üzereymiş gibi açıklamalar yapıldı.
Ama Kandıralıyı kandıramadılar! Bizim görüşümüz şuydu: IMF ile imzalanacak ve kredi sağlayacak bir anlaşma küresel krizin başında dış finansman sorununu kısmen rahatlatabilir, fakat uzun vadede Türkiye ekonomisinin dış açık sorununu borçlanmayla değil, kökten çözümlerle aşması gerekir. Yani “Baş ağrısından ilaçla değil, ciddi tedaviyle kurtulmalı” diyorduk. Bu hükümet ise ne ilaç aldı, ne de tedavi oldu. Çünkü Başbakan gerçekten krizin teğet geçtiğini sanıyor.
Konunun ikinci tarafına dönersek; bu açıklamayı hükümetin neden yapmadığını anlasak da neden IMF’nin yaptığı da doğru anlaşılmalı. Oysa bu çok açık. Biri sizinle sürekli bir sözleşme yapmak üzere olduğunu söylese fakat bu doğru olmasa, ne yaparsınız? Eninde sonunda patlar ve gerçeği açıklarsınız değil mi? IMF de bunu yaptı. Kaldı ki helal olsun demek gerek; çünkü çok sabretti!
Belki de hayırlı oldu
Peki, bundan sonra ne olabilir? Mali piyasalar orta ve uzun vadede bundan etkilenebilir. Ama bu illa ki de olumsuz olmayabilir. IMF anlaşması olsaydı piyasalar bunu kutlar, kur da değer kazanırdı. Oysa kur değer kaybederse ihracata yönelik sektörler bundan yararlanabilir.
Çarşamba günü işadamlarını televizyonda izlerken hayretler içinde kaldım. Meğerse hiçbiri IMF’den yana değilmiş de bizim haberimiz yokmuş! Daha birkaç hafta önce IMF çapasının mutlak bir gereklilik olduğunu söyleyen bu patronlar nasıl da iktidarın gücü karşısında çark ediverdiler!
2010 yılında küresel konjonktür ve Batı finans kesimi çabuk toparlarsa, yahut da mali disiplin belli ölçüde uygulanırsa IMF’nin olmayışı işleri değiştirmez. Ama Başbakan’ı şimdiden uyaralım; bundan böyle siyasal gerginlik çıkarsa, piyasalar bunu “Sivil demokrasi geliyor” diye yorumlamaz, ortalık dağılabilir!