Peki Türk ekonomisi hala hasta mı? Gerçek şu ki, ölümcül düzeyde olmasa da, Türk ekonomisinde belli kırılganlıklar hala sürüyor. Zaten bu kırılganlıklar olmasaydı, mali piyasalarda son dalgalanmalar da yaşanmazdı.Bu kırılganlıklar birçok alanda gözleniyor. Birincisi, bankacılık sistemi hala zayıf. Sermayesi yetersiz. Para kazanamıyor. Ve bu nedenle sık sık riskli pozisyonlara giriyor. Mesela yılbaşında ciddi ölçekte döviz açık pozisyonu yaratılmış ve son sıcak para çıkışındaki panikle kapatılmaya çalışılmıştı.İkincisi ise dış dengedeki kırılganlıklar. Belli bir büyüme hızına ulaşıldığında, ithalat aşırı düzeylere çıkmakta ve cari işlemler açığı büyümektedir. Gerçi bu açık şu anda tehlikeli bir boyutta değil. Ancak geçen yıla göre çok daha fazla açığın ortaya çıkacağı da görülüyor.Üçüncü kırılganlık, kamu borcundadır. Kamunun borcu hala çok yüksektir. Milli gelirin yüzde 70ini aşan net kamu borcunun vadesinin kısa ve reel faizinin yüksek olması bir hayli sıkıntı yaratmaktadır.Kamu maliyesi politikasında gözlenen disiplin de sürdürülebilir bir durum değildir. Yüksek dolaylı vergiler, düşük altyapı ve sosyal harcamalarıyla, bu bütçe yapısı aşırı bir fedakarlıkla sürdürülmektedir. Öte yandan, son zamanlarda hükümetin bereketi de kaçmıştır. Parite ters dönmüş, euro değer kaybetmeye, ABDde faizler yükselmeye başlamış, altın ve petrol fiyatları yeni rekorlara doğru hareket etmiştir. İşte bütün bunlar hükümeti tatlı rüyalardan uyandıracak gelişmelerdir.Böylesi bir konjonktürde IMFyle anlaşmanın 2004 sonunda bitecek olması, tartışmalar yaratıyor. Üç görüş var. Bunlardan ilki, eski stand - byın biçim olarak korunması ve uzatılması. İkincisi, IMFnin artık tamamıyla çekip gitmesi. Üçüncüsü ise, bir ara formülle ilişkinin bir iki yıl daha korunması. Ve tabii daha sonra bitirilmesi.Haliyle IMFnin kalıcı olmasını isteyen yok. Kaldı ki, bu program IMFsiz uygulanacaksa, kalıcı bir nitelik kazanabilir. Hala "IMF kalsın" deniyorsa, bu hükümetin yeterince irade göstermediğini, her an programdan ödün verebileceği izlenimi verdiğini göstermektedir. Kısacası, henüz kırılganlıklar sürerken bu hükümete tam anlamıyla güvenmek hatalı olur. Zaten aralıkta da AB IMFnin bir biçimde devrede olmasını isteyebilir.Bu durumda öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki yıl, program sonrası gözetim, yahut da kısmi bir stand - by ile IMF ile ilişkiler sürdürülecek. Ancak unutmayalım, hastalık hastaları vardır. İyileştiği zaman bile doktora gider. Bunlardan da olunmamalı, IMFsiz yaşama ekonomi hazırlanmalıdır. hgunes@milliyet.com.tr Saygın siyaset ve bilim adamı Erdal İnönü konuk ettiğim bir televizyon proğramında sosyal demokratların IMFye ilişkin bakışına ilişkin olarak şunları söylemişti "Doktorun iyi mi, kötü mü olmasından önce, önemli olan hiç hastalanmamaktır." Bu söz çok hoşuma gitmişti. Ekonomi krize girmezse, IMF de kapınızdan içeri giremez.