Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Yerel seçimlerdeki CHP'nin performansı siyasal gündemin ilk sırasına oturdu. 2002 Kasım seçimleri sonrası solun toplam oyları yüzde 21'i bulamayınca yine tartışmalar başlamış, ancak AKP hükümetinin hemen kurulmasıyla hararet çabuk düşmüştü.
Bu seçimlerde CHP'nin oylarında ciddi bir toparlanma gözlenmediği gibi, düşüş gözleniyor. Kasım genel seçimlerinde CHP'nin AKP ile arasındaki fark 15 puandı. Şimdi ise bu fark 25 puana çıkmış görünüyor. Bu da başlı başına vahim bir tablo.
Ancak CHP'nin oylarının düşmesi öteden beri bilinen bir gelişme. Üstelik CHP düşük oy aldı da, oylar bir başka sol partiye mi gitti? Hayır. Demek ki, solun liderliği, ya da yönetimi aşan sorunları var.
Solun temel partisi olan CHP son on beş yıldır kent kenarlarından oy alamıyor. Yoksullar, dar gelirliler giderek desteğini çekiyor. Bunun iki nedeni olabilir. Ya CHP'nin politikalarında bir sapma oldu ve bu kesimlere daha az hitap eder oldu. Ya da ciddi toplumsal doku değişimlerini CHP doğru okuyamadı. Nitekim, yirmi yıl öncesine göre kentlerin toplumsal yapısı bugün çok farklı. Ancak bize kalırsa her iki gelişmenin de önemli rolü var.
Çağdaşlaşma CHP'nin tarihi misyonu. Ancak bu misyon toplumun aydın kesimi arasında ciddi destek sağlarken, siyasal söylem tamamiyle bu faktöre dayandırıldığında geniş halk kesimlerinin somut sosyo - ekonomik sıkıntıları dile getirilmemiş oluyor ve oy erozyonuna neden oluyor.
Buna en güzel örnek birkaç seçimdir, kriz nedeniyle ortaya çıkan ağır işsizlik sorununun yeterince işlenmemesidir. Oysa ülkenin en büyük sorunu işsizlik. Kampanyalar sadece Cumhuriyet'in temel ilkeleri gibi kavramlara dayandırılınca aydın orta sınıflar CHP'ye rağbet etse de, dar gelirli geniş halk kesimleri sorunları karşısında çözüm umutlarını yitiriyor. Kısacası, CHP soldan, dolayısıyla da halktan kopmuş görünüyor.
CHP'nin bu durumuna iki çözüm öneriliyor. Biri CHP'nin mevcut yönetim kadrolarının özenle var olanı korumak için elbirliği yapması, diğeri de partiyi merkeze çekme çabası. Bize kalırsa her ikisi de durumu büsbütün kötüleştirecek öneriler. Birinciyi tartışmaya bile gerek yok. Söylemiyle, kadrolarıyla mevcudu koruyacak olan her öneri tutucudur.
CHP'nin merkeze çekilmesi ise genellikle üstü kapalı biçimde liberal, ya da muhafazakar aydınlardan geliyor. İlginçtir, ekonomik politikalarda CHP'nin olabildiğince liberal olması gerektiğini savunan bu kesimler gelir dağılımı sorununa CHP'nin kafa yorması gerektiğini hiç belirtmiyorlar. Unutmayalım; CHP'nin AB misyonunu sahiplenmesini isteyen bu kesimin bir kısmı, ilginçtir, 1 Mart tezkeresinde AB değil ABD yanlısı bir tutum içindeydi. Kuşkusuz CHP'nin olabildiğince AB taraftarı olması gerekiyor. Ancak AB yanlısı olmak solcu olmaya yetmez. Solcu olmak için sosyal adalet sorunlarıyla ilgilenmek gerekir. Öte yandan, muhafazakar sağ kesim türban sorununun CHP tarafından çözülmesi gerektiğini belirtiyor. Oysa 1999 seçimlerinde halk türbanı sorun yapanları birinci parti olmaktan alıp üçüncü parti yapmadı mı?
Ortada açık bir başarısızlık var. Mevcut yönetim sorumluluğunu üstelenmeli, derhal istifa etmelidir. Ama bu yetmez. Yıllardır solu bu duruma getiren kadrolar yerine, yeni ve genç kadrolar gerekiyor.
Öte yandan, CHP'nin yeni sol söylem ve çözümleri gündeme taşıması gerekiyor. Tabii değişen toplumsal koşullara uygun ve sosyal demokrasideki çağdaş değişimlerle örtüşen biçimde. CHP bugün düzenin partisi olarak görünüyor. Oysa CHP'nin düzeni değiştiren bir parti olması gerekiyor!