Dün kredi değerlendirme kuruluşu Moodys, Türkiyenin makro dengelerine ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada Türkiyenin ekonomik dengelerindeki iyileşme ABye tam üyelik için yapılan reformlara bağlanıyor. Ancak Moodyse göre bu süreç 2-3 yıl alabileceği için dengelerin daha kırılganlaşabileceği ikaz ediliyor. Mesela büyüyen cari açıkların, büyük boyutlu devalüasyona neden olarak borç-milli gelir oranını yüzde 67den yüzde 100ün üstüne sıçratabileceği belirtiliyor. Moodysin Türkiye analisti Kristin Lindowu kutluyoruz! Açıklama dün piyasalarda ikinci bir ciddi dalgalanma yarattı. Kurun yukarı hareketi zarar verici bir şey değil. Ama analizler doğru değil.Aslında kredi değerlendirme kuruluşları da derecelendirilse çok iyi olur. Çünkü zaman zaman bayağı yanlış değerlendirmeler yapıyorlar. Mesela aralıkta ABden tarih alınamayacağı kanısının nereden çıktığı belli değil. Bunu destekleyen hiçbir veri yok. Aksine AB aralıkta Türkiye için müzakere tarihi vermeye mecbur. AB devletlerini sıkıntıya sokan da bu hayır diyememe zorunluğu.Gelelim cari işlemler açığına. Kur düzeltmesiyle döviz gelir - gider dengesinin sağlanamayacağını her ciddi iktisatçı bilir. Defalarca yazdık; ithalat iç talebin fonksiyonudur. Yani ekonomi canlıysa, kurun nerede olduğu pek fark etmez. Bir malın alıcıları çoksa, fiyata bakılmaz. İhracat ise dış talebe bağlıdır. Onun da kurla ilişkisi pek güçlü değildir. Gelelim cari açık riskine. Rrisk eğer çok fazla algılanmış ise oyuncular onu gerçekleştiriverir.Şu anda kur düzeltmesi yaşanıyor. Ağustos ve eylülde cari işlemler fazlası olacağı bilinmesine ve kurun bir türlü gevşememesine, aksine yavaş da olsa yükselmesine bakılırsa, bu düzeltme oluyor demek. Nitekim, ithalatçı ve döviz borçlu kurumların bir süredir döviz aldığı biliniyor. İkinci konu, cari işlemlere salt bir rakam olarak bakmak doğru değildir. Prof. Asaf Savaş Akat sık sık yazar. Net hata - noksan kalemi de beraberce değerlendirilmelidir. Bu durumda milli gelirin yüzde 3üne varan bir açık çıkacak ve bu ciddi bir kur düzeltmesi gerektirmeyecektir. Üçüncü konu ise, kurun şu anda zaten aşırı değerli olmadığıdır. Artan verimlilik hesaba alındığında reel kur en fazla yüzde 15 değerli sayılabilir. Bu nedenle bir "maksi devalüasyona" gerek yoktur. Rahmetli babaannem, "Cahillerden korkma, yarı cahillerden kork" derdi. Körkütük cahil haddini bilir. Oysa yarı cahil, cahil olduğunun farkında değildir. Saçmalar. Kimse farkında değil ama ekonomide sınırlı da olsa (soğuma değil ama) ılıma eğilimleri gözleniyor. CNBCnin Tüketici Güven Endeksinde (aynı zamanda Tüketici Beklenti Endeksi ve Tüketim Eğilimi Endeksi) mayıstan bu yana artış eğilimi gözleniyor. Yani iyimserlik artıyor. Ancak gerek Bireysel Tüketim Endeksi, gerekse Perakende Satış Endeksi aynı tarihten bu yana düşüyor. Kısacası, tüketiciler daha iyimser olsa da, tüketimin ya fiyat nedeniyle ya da daha önce alınmış olduğu için belli bir doyuma ulaştığı görülüyor. hgunes@milliyet.com.tr Ilıma görülmeli