Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mevcut program, istikrar elde edilirse, ekonomik büyümenin de sürdürülebilir biçime kavuşacağını varsayıyor. Ancak biliyoruz ki, istikrar elde edilirken, özellikle kısa vadede, büyüme örselenebiliyor. Üstelik her istikrar programının da sürdürebilir büyüme ortaya çıkarmadığı biliniyor. Sosyal bilimler toplumların refahıyla ilgilenir. Ekonomi bilimi de refahın yükselmesinin ekonomik büyümeyle elde edileceğini varsayar. Dolayısıyla salt istikrar amacıyla ekonomik politikaları tasarlamak yanlıştır. Nihai amaç büyümedir, kalkınmadır. Uygulanan programda kur, büyüme, borç oranı, yahut da istihdam konusunda somut hedefler bulunmuyor. Tek hedef enflasyon. Diğer konularda ise tahminler bulunuyor. Kuşkusuz çeşitli ekonomik hedefler arasında zaman zaman çatışmalar, ya da çelişkiler olabilir. Örneğin, özellikle kısa vadede işsizlik ile enflasyon arasında, yahut büyüme ile dış açık arasında çelişki gözlenebilir. Politika uygulayıcıları, bu nedenle, önceliklerini ve tercihlerini belirlemek durumundadır. Bununla beraber, kısa vadede yüksek büyüme elde edip uzun vadede tüm diğer olası ekonomik hedefleri göz ardı etmek, yahut uzun vadede büyümenin de kötü performans göstermesine neden olan politika tercihleri ise yanlıştır. Şimdi gelelim son birkaç yıldır ülkemizde uygulanan programın performansına. 2002 yılından bu yana büyüme performansının yüksek olduğu gözleniyor. Bu performansın iki özelliği var: Birincisi, ciddi bir yapısal dönüşümün oluşması. Sıkı maliye ve para politikaları, özellikle de oluk oluk akan yabancı sermaye döviz kurunu değerli kılıyor. Bu da ilk birkaç yıl olumlu performans gösterse de, ihracatın çökmesine neden oluyor. Böylece ithalata dayalı, iç piyasaya yönelik bir ekonomik yapı oluşuyor. İstihdam artışı oluşamıyor. Dış denge giderek bozuluyor. Hedef çatışmaları İkincisi ve daha önemlisi ise, yatırımlarda. Buradaki gelişmeyi doğru izlemek gerek. Özel, ya da kamu kesiminde olsun, yatırımlar 2004 yılında hızlansa da, daha sonra aynı dinamiği gösteremedi. Bunun da temel nedeni, yatırım maliyetlerinde değil, yatırımcının yeni bir fırsat görmemesinde. Mevcut programın herhangi bir yapısal ufku bulunmadığından, sadece mevcut sektörlerde gözlenen talep değişimine yönelik kısmi yatırımlar gerçekleşiyor. Son üç yıla baktığımızda hızla gelişen, ya da yatırımlarıyla öne çıkan, uluslararası rekabet gücü olabilecek hiçbir sektör gözlenmiyor. İnşaat, otomotiv gibi sektörlerde göze çarpan gelişme de abartılmamalı. Otomotiv dışa bağımlı bir sektör. İnşaatla da uzun vadede ekonomik büyüme elde etmek mümkün değil. Zaten örneği de yok. Mevcut programı doğru algılamak gerek. Bu program sadece fiyat istikrarını öngörüyor. Ne dış açık duyarlığı var, ne de büyüme konusunda doğrudan bir tasarımı. Büyüme konusunda programın beklentisi, kurun esneyerek ihracatı teşvik edeceği varsayımına dayanıyor. Oysa kur esnemedi ve iç üretim yapısı çökmeye başladı.Konuya devam edeceğiz. hgunes@milliyet.com.tr Yatırım fırsatı yok