Ne travmaydı! Aylarca üstümüzden atamamış, depremi ve önlemleri tartışmıştık. Ancak Türk çabuk unutur. Nihayet şimdi depremin izi bile kalmadı. Kalmadı da iyi mi oldu? Yine tedbirsizlik içindeyiz. Unutmayalım, deprem öldürmez, içinde yaşanan bina öldürür. Ve binalarımız hala aynı durumda.İstanbulda olası bir depremin 100 milyar dolara yakın hasar vereceği hesaplanıyor. Tabii 100 milyarlık hasar sadece doğrudan etkilerden oluşmuyor. Bunun içinde depremin dolaylı etkileri de var. Ve bu etkiler çok daha olumsuz. 100 milyar dolar milli gelirin yüzde 40ına ulaşıyor. Bütçe gelirlerinin ise tamamına eşit. Yani olası bir depremin Türk ekonomisini yerle bir edeceği açıkça görülüyor.Depremde konutlar yıkılacak. Bazı altyapı tesisleri zarar görecek. Fabrikalar çökecek. Konutların içindeki eşyalar, fabrikaların içindeki tesisler zarar görecek. Ve bütün bunlar doğrudan hasarı oluşturacak. Dolaylı hasar ise üretimin duraklamasıyla oluşacak. Yahut da travmaya giren insanlardaki verimlilik düşüşüyle. Türkiyenin finans merkezi belki bir süre için duracak. En büyük liman çalışmayacak. Anadoluya mal sevkıyatı kesintiye uğrayacak. Ve tabii turizm uzun süre kendine gelemeyecek. Bütün bunlar Türk ekonomisini adeta felç edecek.Deprem en çok orta gelir grubunu vuracak. Fakirlerin zaten kaybedeceği bir servetleri yok. Tek katlı gecekondular da depreme karşı bir avantaj. Ancak çok katlı çürük yapılar akerdeon olurken, servetler bunların altında kalacak.Ne yapılabilir? Önce önlem ve kontrol tabii. Bu belki de en ucuz yöntem. Bir yandan İstanbul Belediyesinin yaptırdığı yapı envanterine göre çürük binaların güçlendirilmesi gerekiyor. Ve tabii bunun için önce ortaya bir finansman modelinin çıkması gerekiyor. Sonra da yeni yapıların doğru denetlenmesi.Ancak tüm tedbirlere rağmen deprem sonrası hasarın nasıl karşılanacağı da ciddi bir sorun. Devletin karşılaması çok zor. Çünkü malum hasar bütçe gelirlerine denk geliyor. Belki bir kısmı karşılanabilir. Vatandaş da bu hasarı zor karşılar. Çünkü zaten depremle vatandaş servetinin önemli bir kısmını kaybetmiş oluyor. Elimize bir tek sigorta seçeneği kalıyor. Ancak 100 milyar dolarlık hasar da dünya sigorta rezervlerinin neredeyse üçte biri. Yani çok büyük bir rakam. Kısacası, depremde ne tamamen vatandaştan, ne devletten, ne de tamamen sigorta şirketlerinden medet umabiliriz. Hasarın bunların hepsi tarafından paylaşılması söz konusu olabilir.Ama yine de, hasarın önce boyutunun azaltılması gerekiyor. Yani tedbir şart. Hemen alınacak her tedbir bizi 30 yıl boyunca rahat ettirecektir. Gecikildiğinde ise sadece o kalan süre için korunulmuş olacaktır. Kısacası, acele edilmeli. hgunes@milliyet.com.tr Bundan dört yıl önce deprem ile sarsılmıştık. Binlerce insan yaşamını yitirmiş, acı ve hüzün içimizi sarmıştı. Korkmuştuk. Tekrarlayabilirdi. Üstelik 30 yıl içinde depremin mutlaka İstanbula sıçrayacağı konuşuluyordu. Ve bu sefer çok daha fazla insan ölebilirdi.