Sükunet, itidal, hatta umut...
Bir günlük bir mum en fazla.
Sonra Ankara'da birileri üfleyiveriyor, karanlıkta titreyip kendimize geliyoruz.
Olağanüstülüğün aşırı olağan, olağan olması gerekenin olağandışı tipleri onlar.
İzan yok, inat var.
Bilgi yok, bilmişlik var.
Adalet yok, atalet var.
Duyarlılık yok, vurdumduymazlık var.
Nabız tutma yok, kabız etme var.
Gözleri kapalı, kulakları tıkalı, gönülleri nasırlı.
...
Her türlü hoşgörüsüzlüğün merkezinden af diye bir gaf çıkardılar.
Sarsılmış, yıkılmış bir ülkenin enkazı karşısında alelacele saf tuttular.
Devletin içinden, hatta
devlet imkanları ve yetkileriyle işlenmiş suçları aklamakta... halka, bireye karşı işlenmiş suçları temizlemekte hiç tereddüt etmediler.
Bunu yaparken, deprem bölgesine ulaşma hızlarını fersah fersah aştılar.
Ne kadar affedici, ne kadar hoşgörülü, ne kadar şefkatli olduklarını, Susurlukçularda, dolandırıcılarda, katillerde, işkencecilerde kanıtlamaktan çekinmediler.
Çete devletin içinden çıkmaysa
"çete" sayılmadı...
Ama kan dökmedikleri halde beş, on genç örgüt sayıldı, çete sayıldı.
İşkenceciyi affa mazhar
"kader kurbanı" sayanlar, onun kurbanını affı mahzurlu
"canavar" saydılar.
...
Bekleyemediler...
Biraz daha tartışılsın, biraz daha aklı selim hakim olsun.
Bekleyemediler...
Halk acılı bir sabır sınavından geçerken onlar sabredemediler.
Vurdular, kaçtılar.
Gagaladılar, kaçtılar.
Isırdılar, kaçtılar.
Soktular, kaçtılar.
"Devletin emniyeti"ni afsız, indirimsiz, tahammülsüz biçimde kollarken, halkın, bireyin emniyetine tükürüverdiler.
Elbet kapsama alanına alınanlar içinde de
"af - indirim" gerektirenler olabilirdi, vardır.
Ama tersi de doğruydu.
Öğrenciye öğrenim hakkını sağlayan affa karşı çıkılamazdı belki, ama onlar işkenceci, silah kaçakçısı, Susurlukçu ve düzenbazla aynı kefeye konulmasaydı.
...
Bu ülkenin kaynaklarını, canlarını kurutan 15 yıllık bir
"terör ve onunla savaş" döneminde şehit verilenler ile öldürülen teröristlerin toplamı kadar insan bir gecede, 45 saniyede yokoluverdi işte.
Akılalmaz zorlukların, sorunların ülkesinde yaşarken, akıllara seza birilerinin elinde kıvranıyor olmanın acısı tüy dikiyor.
İster güvercin tüyü olsun...
İster kurt!
...
"Yeter artık"ların biriktiğini, dalga dalga yayıldığını hissedemiyorlar bile.