Hasan Pulur
GEÇENLERDE
"Sahipsiz Tatar'ın Cenazesi" başlıklı yazımızda Vala Nurettin'den söz etmiştik...
Soranlar oldu, hem de kendi meslektaşlarımızdan bile,
"Vala Nurettin kim?" diye...
Vala Nurettin gazeteci ve yazardır, gazetelerin köşelerini uslup sahibi muharrirler, edipler
"fıkra muharriri" unvanı ile doldururken, Vala Nurettin
"Va- Nu" imzasıyla bugünkü köşe yazarı gazetecilerin öncülerinden biridir. Kurtuluş Savaşı yıllarında Bolu Lisesi'nde öğretmenken, Nazım Hikmet'le Rusya'ya geçmiş, Sovyet devriminin ilk yıllarında orada, Moskova'da Doğu Üniversitesi'ni bitirmiş, ünlü yazar
Şevket Süreyya Aydemir'le birlikte bulunmuştur. Türkiye'ye döndükten sonra Cumhuriyet, Akşam, Vakit gazetelerinde köşe yazıları, röportajlar yazmış, siyasi yorumlar yapmıştır.
* * *
1960'lı yıllarda Türkiye'de Nazım Hikmet fırtınası
"Kuvayı Milliye Destanı"yla esmeye başlarken, Vala Nurettin'in, Nazım Hikmet'le ortak anılarını anlatan kitabı
"Bu Dünyadan Nazım Geçti" 1965'te yayınlandı. (Remzi Kitabevi)
Kitap, Nazım Hikmet'i, katı bir ideolog değil, bir insan olduğunu anlatması bakımından önemliydi, Nazım Hikmet de bir insandı, aşkıyla, sevgisiyle, hata ve sevaplarıyla...
İşte geçen gün yazdığımız
"Sahipsiz Tatar'ın Cenazesi" de, Şevket Süreyya Aydemir'in de eklenmesiyle, üçünün, Vala Nurettin ve Nazım Hikmet'in ortak anılarından biriydi.
* * *
KİTABI karıştırırken, işaretlediğimiz bir bölüm dikkatimizi çekti...
Cumhuriyet'in ilk yılları,
"Va - Nu" Rusya'dan dönmüş, Nazım Hikmet de af çıktığını duyar duymaz koşup gelmiş, yakalayıp, kelepçelemişler,
"Va - Nu" birçok aydının buna karşı çıktığını yazıyor,
"Çünkü o tarihlerde Türkiye klasik demokrasi koşullarının etkisi altındaydı" diyor:
"Faşizmin zihniyeti ve kanunları, nazi Almanya'da ağdalanarak toplumları kapsamamıştı. Fikri disiplinemento zorunlu değildi. Herkes istediğini düşünmekte serbesttir, gibisine, bir siyasi mantık yürürlükteydi. Zehir saçan olursa panzehiri bulunur, deniyordu. İlle bizim dümen suyumuzda fikir yürüteceksin, izimizden geleceksin, komutalarını veren yoktu. Beyinler basmakalıplarda cenderelenmemişti."
* * *
"VALA Bey" örnekler de veriyor:
"İşte İttihatçıların nazariyecisi Ziya Gökalp, işte adem - i merkeziyetçi Prens Sabahaddin, işte Amerikan mandası taraftarı, vatanseverler arasında Halide Edip, Ahmet Emin (Yalman), işte dinci Sebilürreşat'çılar arasında Mehmet Akif, işte gelenekçi Mehmet Akif'in karşısında batı taraflısı ve ilerici Tevfik Fikret. İşte Türk şairi Mehmet Emin, işte laiklikten de aşırı bir yol tutturmuş olan Abdullah Cevdet, işte Abdullah Cevdet'i hicveden Osmanlıcı Süleyman Nazif, işte Aydınlık dergisinde komünist şefi Şefik Hüsnü, işte Pantürkist Hamdullah Suphi, işte halifeci Lütfi Fikri, işte sınır dışı Türklükten bizlere seslenen Ahmet Ağaoğulları ve Yusuf Akçora'lar ve işte henüz tam şeklini alamamış, bütün inkılaplarını yapmamış Mustafa Kemalciler grubu..."
* * *
VALA Nurettin, Osmanlı devletinin yıkılmasıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu arasındaki 1913 - 1923 yılları içinde, bu kişi ve akımların toplumumuzda barınabildiğini anlatır ve şöyle noktalar:
"Faşizmin Orta Avrupa'da sağlamlaşmasına kadar klasik demokrasilere has bu toplum karakterinin bizde de yürürlükte olduğunu evlatlarımıza anlatmak belki müşküldür."
* * *
TARİH bilinci olmayan bir toplumda neyi anlatmak mümkündür ki?
Eğer bugün bir gazeteci
"Va - Nu kim?" diye sorabiliyorsa, lütfedip, bir ansiklopediye bile bakma zahmetine girmiyorsa, kime neyi anlatacaksınız!