Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       ANTALYA Film Festivali'nde derece alan filmleri maalesef hala seyredemedik, Türk sinemasının kaderi bu, derece alan filmleri bile oynatacak salon bulunmuyor herhalde...
Başta Amerikan filmleri, her filme salon var, Türk sinemasının, üstelik ödüllü filmlerine salon yok!
* * *
TUNÇ Başaran'ın "Kaçıklık Diploması" ise, nasılsa, hem de İstanbul, Ankara, İzmir'de 15 sinemada seyrediliyor.
Bir seyirci olarak "Bu film nasıl olur da Antalya'da derece alamaz, hele Ayda Aksel'in oyunundan sonra..." demek mümkün de, dereceye girip, ödül kazananları seyretmeden söylemek doğru değil.
* * *
"KAÇIKLIK Diploması" Nur'un (Ayda Aksel) hüzünlü macerasıdır. Nur, erkeklerin egemen olduğu toplumda erkeklerin egemenliğindeki bir ailenin, annesi gibi ezilmiş, aşağılanmış, duyguları bastırılmış ve sonunda patlayınca akıl hastanesine yatırılmış, tedavi edilmiş bir kızıdır.
* * *
DÜŞÜNÜN bakalım, siz tavuğun neresini seversiniz?
Budunu mu, göğsünü mü, kanadını mı?
"Hayır, ben tavuğun boynunu ve ciğerini severim!" diyeniniz var mı?
Ama "Nur" tavuğun boynunu ve ciğerini sever, çünkü çocukluğunda sofraya ne zaman tavuk gelse, bir budunu babası, bir budunu ağabeyi, göğsünü de hasta kardeşi yer, ona kalan boynu ve ciğeridir.
"Nur" yeşil biberi çok sever, ama acı olmasından korkar. Babası her yemekte ona acı biberi, tatlı diye uzatır, ağzı yanınca da kardeşleriyle birlikte onun haline güler...
Böyle bir aile ortamında sinir hastası olan annesine, babasının tepkisi "Anneniz yine keçileri kaçırdı!" demek olur.
* * *
LİSE biter, "Nur" Siyasal Bilgiler'e girer, Demokrat Parti milletvekili olan babası, "Ben kızımı komünist yetiştiren bir okula göndermem!" diye bağırmaktadır, ama "Nur" hem Mülkiye'ye gider, hem de solcu bir gençle kantinde tanışır ve evlenir. "Murat"la (Selçuk Yöntem) "Nur" babası ve ağabeyinden sonra, yine aynı tezgahta dokunmuş bir erkekle hayatını paylaşmak zorundadır. Adam çalışmaz, işe gitmez, içer ve iri iri laflarla süslü sosyalizm nutukları atar... Bir otomobil kazası geçirirler, çocukları ölür, direksiyonda "Murat" vardır.
Bir tartışmada işsiz, güçsüz kocası "Ben bitiyorum!" diye bağırınca, "Nur" haykırır:
"Sen bitir, ben başlarım. Ben doğururum, sen öldürürsün!"
* * *
VE "Nur" akıl hastanesine kaldırılır, şok tedavisi uygulanır, iyileştiği bir gün kendi kendisine sorar:
"İnsanları deli eden şey nedir? Bir insan mı? Genleri mi? İçinde yaşadığımız ortam mı? Yoksa hepsi birden mi? Benim delirmemem için bir sebep yok, çünkü bende hepsi var!"
Nur'un hastalığına psikiyatride "Manic Depresyon" denir. Aklına Atatürk'ü takmıştır, kendisini gizli bir örgütten sanmakta, karşı örgütün, Atatürkçüleri öldüreceğini, zehirleyeceğini düşünmektedir.
Bazen iyileşmekte, bazen hastalanmaktadır. Bir tartışmada kocasına isyan eder:
"Senelerce sen seviyorsun diye limonlu salata yedim. Eğer bir gün senden ayrılırsam, ilk yapacağım, sirkeli, bol sirkeli kocaman bir salata yemek olacak!"
* * *
"NUR"u iki insan kurtarır, iyileştirir, biri Doktor Necla ile Fenerbahçe parkındaki ihtiyar adamdır. Doktor ona erkekler karşısında güçlü olmasını öğretir, ihtiyar adam da sevgiyi.
İhtiyar adam şöyle der ona:
"Gerçek sevgi birbirini sevmesidir insanın!"
* * *
VE "Nur" iyileşir, kocasından boşanır, yeni bir hayata döner ve şöyle der:
"Şimdi geriye baktığımda, görüyorum ki, hayatımda üç erkeğin çok önemli yeri olmuş. Bunlardan biri babamdı, ikincisi ise kocam, üçüncüsüne gelince, onu ben seçmedim, ona dokunmadım."
Kim mi bu üçüncü erkek?
Filmin son sahnesinde göreceksiniz...
* * *
"NUR"un hikayesi, milyonlarca kadının bir hikayesidir.
Duyguları, sevgileri, tutkuları, yaşamları bastırılan kadınların hikayesi...



Yazara E-Posta: H.Pulur@milliyet.com.tr