Hasan Mert Kaya

Hasan Mert Kaya

Tüm Yazıları

Çin Seddinden sonra dünyanın en uzun, en geniş ve sağlam surlarından biri olan Diyarbakır surları şehrin kendi doğal taşı olan bazalt taşı kullanılarak inşa edilmiş. Kuşatmalarda gördüğü tahripler, depremler ve zorlu iklim koşullarına direnerek bugüne ulaşan Diyarbakır surlarını kimin, hangi dönem yaptığı bilinmiyor

Yazının başlığı Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde akademisyen olan kıymetli hocamız, araştırma görevlisi sayın Hüseyin Karaçam’ın kitabından alınma. Kitabın tam adı: Türkmenlerin Taşlara Yazdığı Tarih Diyarbakır ve Çevresindeki Artuklu Kitabeleri. Eser alanında şimdiye değin yapılmış en kapsamlı ve nitelikli çalışmalardan birisi ve bir başvuru kaynağı. Elinize bu güzel eseri alıp Diyarbakır, Mardin ve Hasankeyf’te tarihe doğru bir zaman yolculuğuna çıkabilirsiniz.

Haberin Devamı

Türkmenlerin... taşlara yazdığı tarih

Bir insanlık mirası: Diyarbakır surları

Çin Seddinden sonra dünyanın en uzun, en geniş ve sağlam surlarından biri olan Diyarbakır surları şehrin kendi doğal taşı olan bazalt taşı kullanılarak inşa edilmiş. Surların geçmişi MÖ 2000’li yıllarda bölgede yaşayan Hurriler’e kadar uzanıyor. Helenistik ve Roma dönemlerinin ardından Bizans, Arap, Kürt ve Türk hakimiyetleri altında surlar yapılan onarım ve eklemelerle günümüze kadar gelmeyi başarmış. Kuşatmalarda gördüğü tahripler, depremler ve zorlu iklim koşullarına direnerek bugüne ulaşan Diyarbakır surlarını ilk olarak kimin, hangi dönemde yaptırmaya başladığı kesin olarak bilinmiyor. Yapılan arkeolojik çalışmalara İç Kale alanının şehrin Amida adıyla bilinen ilk yerleşme yeri olduğu tahmin ediliyor. İç kale ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşan Diyarbakır Kalesi ve surlar şehrin Sur İlçesi’nde bulunuyor ve yukarıdan bakıldığında bir kalkan balığı formunu andırıyor. Surlardaki ana girişler Dağ Kapı (Harput Kapısı), Urfa Kapı (Rum Kapısı), Mardin Kapı (Tell Kapı) ve Yeni Kapı’dır (Dicle-Irmak-Şat Kapı). Burçları, kalın sur bedenleri ile bu muazzam yapı dünya savaş ve askeri tarihinin Çin Seddi’nden sonra gelen en uzun ve geniş savunma duvarı. UNESCO, 2000 yılında yapıyı Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil etti ve 2015 yılına gelindiğinde ise Dünya Mirası olarak tescil ettiğini duyurdu. Surun en eski bölümlerinden biri olan Keçi Burcu’nun ilkin bir Zerdüşt tapınağı olarak inşa edildiği düşünülüyor. 2023 Kahramanmaraş depremlerinde kalenin surları kısmen hasar görmüş olsa da gerekli müdahaleler hızla yapılıyor.

Haberin Devamı

Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Diyarbakır Ortaçağ boyunca da önemli bir yerleşim, ticaret ve kültür şehri oldu. Bu dönemde şehre birçok İslam hanedanının egemen olduğu görülür. Mervaniler, Eyyubiler, Anadolu Selçukluları, Akkoyunlular ve Osmanlılar Diyarbakır’a mimari eserler kazandıran İslam hanedanlarıydı.

Türkmenlerin... taşlara yazdığı tarih

ARTUKLU İZLERİ

Bu hanedanlardan birisi de Büyük Selçuklu dönemi Atabeyleri’nden, bir dönem Kudüs valiliği de yapan Artuk Gazi’ydi. Artuk Bey’in oğulları ve torunları kimi zaman bağımsız, çoğu zaman ise Eyyubiler’e ve Anadolu Selçukluları’na tabi olarak Diyarbakır, Harput, Hasankeyf, Siirt ve Mardin bölgelerini idare etti. Oğuzların Döger Boyu’na mensup olan Artuklular farklı hükümdarlar döneminde surlara çeşitli müdahalelerde bulundular. Bu müdahaleler surlara eklenen kitabelerle adeta yapıldığı dönemden yüzyıllar sonrasına ulaşması istenen, taşa kazınan bir tarih ve İslam yazı sanatının da muhteşem birer numunesi oldu. Artuklular yürüttükleri imar faaliyetleri ile, inşa ettikleri mimari eserler ile Diyarbakır, Hasankeyf, Mardin, Silvan ve Kızıltepe civarını kalkındıran bir gelişime imza attılar.

Haberin Devamı

Yazar ve akademisyen: Hüseyin Karaçam

Artuklular, her ne kadar kuruluş dönemi dışında siyasi bir güç olarak öne çıkmamış olsalar da sürdürdükleri imar faaliyetleri ile üç asır boyunca bölgenin en uzun ömürlü ve en çok mimari eser üreten Türk beyliklerinden biri oldu. Diyarbakır 1183 yılında Artuklular’ın hakimiyetine girmiş ve bu tarihten itibaren beyliğin Hasankeyf kolunun başkenti olmuştur. Diyarbakır’da yaklaşık 50 yıl gibi oldukça kısa bir süre hâkim olmalarına rağmen adeta şehrin tüm kimliğini değiştirmiş ve özellikle surlarda yaptırdıkları abidevi burçlarla tarihe silinmez bir iz bırakmışlardır. Artukluların bu gelişiminin en önemli belgeleri ise yaptırdıkları eserlere nakşettirdikleri kitabelerdir. Çağdaşı olan diğer devletlere göre nev-i şahsına münhasır özelliklere sahip olan Artuklular, bu özelliklerini hem yapılara koydurdukları mitolojik hayvan figürleri ile hem de kitabe metinlerinde kullandıkları unvanlarla yansıtmaktan geri kalmadılar. Diyarbakır’da günümüze ulaşan Artuklu kitabelerinin 21’i merkezde olmak üzere, Silvan’da 3, Çermik’te 2 ve Lice’de 1 adet ve 1 adeti de Diyarbakır Arkeoloji Müzesi olmak üzere toplamda 27 tanesi sadece Diyarbakır’dadır. Mardin, Kızıltepe, Harput ve civarındaki kitabeler de eklenince Artukluların bölgeye olan mimari katkılarının ne kadar yoğun ve değerli olduğu ortaya çıkıyor.

Köprüler, camiler, medreseler

Artuklular’ın bölgeye katkıları sadece Diyarbakır Surları ile sınırlı değil. Yerel mimari malzemeleri döneminin önemli mimarlarıyla bir araya getirip adeta hamilik yapan Artuklular’ın Harput’tan Mardin’e, Kızıltepe’den Silvan’a birçok eserde imzası bulunuyor. Bu eserler arasında Silvan yakınlarındaki Malabadi Köprüsü büyüleyici bir güzellik ve mükemmel bir mühendislik bilgeliği sunar. Kızıltepe’deki Koçhisar Camii mimari planı ile dikkat çekerlen, Mardin Ulu Camii’nin özellikle minaresi seyri doyumsuz bir estetikle yüzyıllardır kadim Mezopotamya Ovası’na selam verir. Yine Mardin’deki Zinciriye Medresesi de dilimli kubbesi, anıtsal taç kapısında taşın şiire dönüştüğü yüksek bir sanat anlayışıyla İslam mimari ve tezyinatının zirve örneklerinden birini oluşturur. Bu eserlerdeki Artuklu kitabeleri gerçekten İslam yazı sanatının en seçkin ve göz alıcı örneklerindendir. Güneydoğu Anadolu’da oldukça geniş bir coğrafyaya yayılan Artuklu eserlerindeki kitabeleri ve figüratif öğeleri kıymetli eserinde bir araya getiren sayın Hüseyin Karaçam hocamızın çalışması bu yönüyle gerçekten çok değerli. Ortaçağ İslam mimarisi ile kültür ve tarihi konularına ilgili iseniz kütüphanenizde mutlaka bulunması gereken referans bir eser ortaya koyduğu için hocamıza buradan da çok teşekkür ediyorum.