Tuna Nehri’nde yitik bir Türk toprağı olan Adakale’nin hikâyesi oldukça ilginç. 93 Harbi sonrası Adakale sessiz sakin Osmanlı idaresinde kalmayı sürdürmüş. Ancak 1923’teki Lozan Anlaşması ile ada Rumenlere bırakılmış.
Geçenlerde bit pazarında görür görmez çok heyecan duyduğum bir objeye rastladım. 1967 yılında yapılan Demirkapı Barajı ile sular altında kalan Adakale’de yapılan ve çok nadir olan teneke tütün kutusuydu bu. Kutuyu satan esnaf Romanyalıydı ve istediği fiyat da çok uygundu. O nedenle hemen aldım. Tuna Nehri’nde yitik bir Türk toprağı olan Adakale’nin hikâyesi oldukça ilginç. Adakale Osmanlılar tarafından fethedilmeden önce bir korsan adasıymış. Adaya Türkler, Sırplar ve Bulgarlar Adakale, Macarlar Ujorsova, Rumenler Urşova demiş. En eski adı ise Caroline Adası’ymış. 1878 Berlin Antlaşması’na kadar Türkler Tuna Nehri üzerindeki ticareti bu ada üzerinden kontrol etmiş. Ada Berlin Antlaşması ile elimizden çıkmış.
Antlaşmaya yazılması unutulmuş
Fakat ilginç bir şekilde, antlaşma imzalanırken adanın kime teslim edileceği unutularak yazılmamış. Bu nedenle 1923 Lozan Anlaşması ile Romanya’ya bırakılana kadar, 45 yıl daha Türk adası olarak kalmış. 160.000 m² yüzölçümündeki Adakale’de 1.000 civarında Türk yaşamış. Adakale’de Osmanlı mimarisinin özelliklerini yansıtan bir cami, Vauban stilinde inşa edilmiş bir kale, küçük bir Ortodoks kilisesi, bir pazar yeri ile birkaç kahvehane bulunmaktaydı. Adada yaşayan Türkler başta tütün ekimi, kayıkçılık ve ticaretten geçinirmiş. Adanın tam olarak ne zaman fethedildiği net değil ancak 17. yüzyılda Avusturyalılar adaya saldırıp ele geçirmişler. Belgrad’ın Türkler tarafından yeniden fethinden sonra 400 kişilik bir birlik gönderilerek 1691’de Avusturyalılardan ada geri alınmış.
Tuna Nehri’nin Kilidi
Osmanlıların Avrupa’daki önemli savunma noktalarından biri olan Adakale 18. yüzyıl başlarında yeniden Avusturyalıların eline geçmiş. Ardından 1738 yılında Sultan I. Mahmud adayı tekrar Osmanlı sınırlarına dahil etmeyi başarmış. Gerçekten de ada Tuna Nehri’nin kilidi olmuş. Osmanlı Mühimme defterlerindeki bir kayıtta bizzat padişahın diliyle, “Kilid-i memleket-i Erdel ve Macar ve miftah-ı ülkât-ı Belgrad ve Tamşıvar”, yani “Macaristan’ın kilidi ve Sırbistan ve Romanya’nın anahtarı” diye söz edilerek adanın nehirdeki stratejik önemine değinilmiş. 1830’da Sırp Prensliği kurulduğunda, Prenslik içinde yaşayan Türk toplumu, Osmanlı toprağı sayılacak 6 yerleşim birimine dağıtılmış ve Adakale bunlardan biri olmuş. 1867 yılında yeni kurulan Tuna Vilâyeti’nin Vidin Sancağı’nın Vidin Kaza’sına bağlanmış Adakale. Ardından “İdâre i Nehhâr-ı Osmâniye (Osman’lı Nehirleri Yönetimi) durumu kontrol etmiş. 1875’ten itibaren Tuna Nehri’nde seyreden DDSG (Donau Dampfschiffahrt Gesellschaft) şirket vapurlarının bir durağı olmuş Adakale. Vapur seferleri adada yetiştirilen tütüne ilgiyi artırmış.
Lozan’a Kadar Osmanlı’da Kalmış
Osmanlı Devleti Rusya ile giriştiği 93 Harbi sonrası bölgedeki topraklarını kaybetmesine rağmen Berlin Antlaşması’nda ismi geçmediği için Adakale sessiz sakin Osmanlı idaresinde kalmayı sürdürmüş. Hatta adada yaşayan halk II. Meşrutiyet sonrası yapılan seçimlere dahi katılmış. Adakale, 12 Mayıs 1913’te Avusturya-Macaristan tarafından işgal edilir ve Macaristan kısmına bağlanır. Fakat ne Osmanlı Devleti ne de yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu ilhakı kabul etmez. Türkiye, adanın Romanya’ya bırakılmasını 1923’teki Lozan Anlaşması ile onaylar. İsmet Paşa Lozan Antlaşması görüşmelerinde Tuna Nehri üzerinden Avrupa’yla tüm taşımacılığın kontrol edildiği yer olan Adakale’yi vermek istemez ve bu konuda çok israrcı olur. Ancak kendisine Ankara’dan gelen bir telgraf emri üzerine direnmeyi durdurur ve ada Rumenlere bırakılır. Adakale 1967’de Romanya ve Yugoslavya’nın ortaklaşa Tuna nehri üzerinde inşa ettiği barajın 1972’de tamamlanması ile sular altında kalır ve haritadan silinir. Adada yaşayan Türklerin büyük kısmı Türkiye’ye, az bir kısmı ise Köstence ve Bükreş’e göç eder. Adakale hakkında yazılan kitaplar ve derlenen türküler ile hafızalarda yaşamaya devam ediyor.
Adakale tütün kutusu
Adakale hikâyesini hatırlatan kutunun “Ali Kadri” adlı markası, üzerindeki fesli fotoğraf, Osmanlı Türkçesi ibare, Musulman ibaresi, desenler, bandrol izleri vb detaylar hep birer inceleme konusu. Bu kutu şu an Tuna Nehri’nin soğuk suları altında yitip giden bir adada yapıldı. Nadir bir tütün kutusunun ardındaki kayıp iz ve hikâye işte böyle. Türkiye’de koleksiyonculuğun gelişmesinin, dönem malzemeleri üzerinden mikro tarih araştırmalarının yapılıp, yakın tarihin az bilinen ya da unutulan detaylarının fark edilmesini değerli buluyorum.