Siyasi istikrar her şeyin başı! Türkiye ileriye doğru hamle yapabilmek için istikrarı yakalamaya mahkum. Bir an önce hükümetsizlikten kurtulmak ve seçime kadar da olsa bazı reformcu adımları atmak gerekiyor. Aksi halde Bülent Eczacıbaşı'nın deyişiyle "çok kan kaybedebilir" Türkiye...
Bir yılan hikayesi:
Sosyal güvenlik reformu... Yıllardır gerçekleşmiyor. Oysa, 55 - 60 yaş sınırı ve 5 - 10 yıllık bir geçiş dönemiyle birlikte bu reformu yapabilsek, ekonominin en büyük kamburlarından biri yok olacak.
Nasıl mı?
2013 yılına kadar Türkiye'nin sosyal güvenlik alanındaki yükü, dile kolay, tam
60 milyar dolar azalmış olacak.
Ayrıca bu reform sayesinde, bütçe açıkları kontrol altına alınacağı için enflasyonu körükleyen kaynaklardan biri kuruyacak.
Böylesine bir yapısal reform aynı zamanda Türkiye'nin kurumaya yüz tutan dış kredi musluklarını daha iyi çalıştıracak. Bu çok önemli, zira Türkiye yılın ilk üç ayında toplam 14 milyar dolar borç ödemek durumunda...
Ama olmuyor!
Gerçekleşmiyor reform.
Çünkü uzlaşamıyoruz.
Siyasi istikrarsızlık yüzünden ekonomik istikrar da bir türlü yakalanmıyor.
Bir başka konu:
Yabancı sermaye...İş ve aş demek! Türkiye ekonomisi açısından hayati bir konu. Ama ne yazık ki, son yıllarda
fiili yabancı sermaye girişi çok yavaşladı. 1 milyar doların altında, ancak 600 - 700 milyon dolar civarında seyrediyor.
Oysa, normal koşullarda Türkiye'ye yılda rahatça 4 - 5 milyar dolarlık fiili yabancı sermaye girişi olabilir.
Ama gelmiyorlar.
Yatırım kararları erteleniyor. Ürkeklik içinde yabancı yatırımcılar. Orta ve uzun vadede Türkiye'yi doğru bir tercih olarak görüyorlar. Ancak bugün için frene basmış durumdalar.
Peki, neyi bekliyorlar?
Türkiye'de siyasi istikrarı...Dünyada yabancı sermaye en çok istikrarlı demokratik rejimlerin geçerli olduğu ülkeleri tercih ediyor. Çünkü yarın ne olacağını biliyorlar. Belirsizlik içinde değiller. Yönetimdeki şeffaflık, hesaplarını kolaylaştırıyor.
Oysa, bu bakımlardan ülkemizin sabıka dosyası kabarık. Yabancı sermayeyi yakın takipte tutan bir işadamının dediği gibi:
"Dışarıdan Türkiye, sorunlarını çözemeyen bir ülke olarak görülüyor."Ne yazık ki öyle. O yüzden yabancı yatırımcılar da Türkiye'ye dönük kararlarını askıya alıyorlar.
Bir başka konu:
IMF'ye 90 milyar dolarlık taze para girmiş durumda. Herkes bu paradan bir şeyler kapmanın peşinde. Aslan payı, öyle anlaşılıyor ki, Brezilya ile Rusya'ya gidecek.
Türkiye de IMF'den neden bir şeyler alamasın ki? Borç ödemelerinin eşikte olduğu bir dönemde bu imkan rahatlatıcı olabilirdi.
Ama zor gözüküyor!
Çünkü bir hükümet yok orta yerde. Bir hükümet olsa, bir de mucize yaratıp örneğin sosyal güvenlik reformunu Meclis'ten geçirse, Türkiye de IMF'den bir şeyler tırtıklayabilirdi.
Ama olmuyor!
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı
Bülent Eczacıbaşı dün şöyle yakınıyordu:
"Kısır siyasi çekişmelerin yıllardır Türkiye'ye neler kaybettirdiğini hep beraber gördük. Şimdi de, seçimlerden bu yana üç yıl dolmadan dördüncü hükümetin kurulması için yapılmakta olan manevraları izlemekteyiz.
Bu istikrarsızlık ortamının tüm sorunlarımızın kökünde yattığını sık sık vurguladık. Siyasi sistemimizde reform gereğini hiç dilimizden düşürmedik.
'Sorunlarını çözebilen bir Türkiye istiyoruz' diye haykırdık.
Şimdi bir de ekonomik kriz tehlikesiyle karşı karşıyayız. Güncel sorunlarımız nedeniyle bugün ekonomiye bu kadar vakit ayırmış olmamız, siyasi reform gereğini geri plana ittiğimiz anlamını taşımıyor. Siyasi sistemimizin sorunları, önceliğini ve aciliyetini koruyor."
Şu sözler de Eczacıbaşı'nın:
"Siyasetçilere 'barışın, kucaklaşın!' demiyoruz. Ama 'kavgaya ara verin!' diyoruz. 'Uzlaşın ve siyasette oyunun kurallarını yeniden belirleyin. Aksi halde yangını önlemek mümkün olmayacak' diyoruz."
Evet, böyle.
Siyasi istikrar her şeyin başı!
Türkiye ileriye doğru hamle yapabilmek için istikrarı yakalamaya mahkum. Bir an önce hükümetsizlikten kurtulmak ve seçime kadar da olsa bazı reformcu adımları atmak gerekiyor.
Aksi halde çok kan kaybedebilir Türkiye...
Yazara E-Posta: h.cemal@milliyet.com.tr