Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



SIENA, TOSCANA
Devleti kurtarmak için de doğru olan Avrupa Birliği ipine sarılmaktır demek, ne demektir? Saçmalamak mı? Yoksa bir gerçeği ifade etmek mi? Ne dersiniz?
Anlatmaya çalışayım.
Kanlı savaşlar...
Floransa'yla Siena'nın arası altmış beş kilometre. Otobüsle en çok bir saat sürüyor.
Dün değindiğim AB - Türkiye Konferansı'nda bir ara Avrupa Üniversitesi Enstitüsü Genel Sekreteri dedi ki:
"İki şehrin arası altmış beş kilometre ama... Bir zamanlar Floransa'yla Siena birbirleriyle o kadar çok, o kadar kanlı savaşlara tutuşmuşlar ki anlatamam."
Şehir devletleri çağı!
Gün gelmiş, bu çağ kapanmış. Belki de savaşlardan kurtuluruz, barışı yakalarız umuduyla...
Bu kez Avrupa'da ulus - devletler tarih sahnesine çıkmış. Milliyetçilik hayaletinin kapkara gölgesi yaşlı kıtaya vurmuş. Böylece geçen yüzyılın ilk elli yılında Avrupa tarihinin en karanlık, en rezil sayfaları yazılmış.
Ve savaşların getirmiş olduğu korkunç yıkım, Avrupa'da milliyetçiliği tukaka yapmış, ulus - devlete bakışı değiştirmiş. Tek başına ulus - devletin yetmediği, insanlara barış ve huzuru getirmek için demokrasi ve insan haklarının da gerekli olduğu noktası ağır basmaya başlamış.
Ulus - devletleri de bazı bakımlardan aşan, uluslarüstü yapılara olan ihtiyaç, yaşlı kıtayı Avrupa Birliği fikrine götürmüş.
Bir başka deyişle:
'Devleti kurtarmak' isteyenler, devletteki demokratik dönüşümün ve ulus - devlet ile uluslarüstü yapılar arasındaki makul sentezin kaçınılmazlığını - hayatın, kanlı altüst oluşların da zorlamasıyla - görmüş oldular.
Avrupa Birliği böylece tarihin belki de en büyük, en iddialı 'barış projesi'nin adı oldu. Yaşlı kıtanın ulus - devletleri dönüşüme uğrayarak bir yerde kendilerini kurtarmaya yönelirken, belki aynı zamanda tarih içinde kendi çözülüşlerini de hızlandıracak bir süreci başlatmış oldular.
Devleti kurtarmak!
Bizim için de kutsal bir kavram sayılır. Bin yıldır 'devleti kurtarmak'tan söz edince akan sular durur.
Bizim tarihimizde de büyük bunalımların, altüst oluşların sonrasına rastlar devleti kurtarmak.
Osmanlı İmparatorluğu Batı karşısında çöküşe geçince, devleti kurtarmak için reformlara sarıldık. Devleti kurtaralım derken değiştirdik aynı zamanda. Devlet modernleşmeye, devlet ve toplum düzeni sekülerleşmeye başladı.
Bu reform süreci, imparatorluğun çöktüğü Birinci Dünya Savaşı sonrasında da devam etti. Son Türk devleti, devrim niteliğinde cumhuriyetçi bir atılımla, ama kendinden önce başlayan süreci devam ettirerek kuruldu. Bir 'ulus - devlet'in bütün katılıklarına sahip kılınarak atıldı Cumhuriyet'in temelleri...
Değişime hep direndi.
Ama değişti.
Dün öyleydi, bugün de farklı değil, direniyor ama aynı zamanda değişiyor.
Bizim ulus - devlet, İkinci Dünya Savaşı sonrasında 'çok partili demokrasi'ye atılan adımla değişim rüzgarlarından etkilenmeye başladı. Savaş sonrasının çalkantılı yıllarında devleti kurtarmak için de bu adımın kaçınılmazlığı görüldü. Ekonomide liberalleşme de aynı çerçeve içinde yer aldı.
Tabii değişim alanında en önemlisi, Türkiye'nin Avrupa Birliği'yle ilişkileri oldu. Siyasal ve ekonomik yapıda köklü değişiklikler bugün de AB'den dolayı yaşanıyor. Devletle hukuk, devletle demokrasi, AB'den dolayı daha çok tanışıyor, modernleşiyor.
Şöyle söylenebilir:
'Devleti kurtarmak' AB'den geçiyor!
Nasıl İspanya Katalanlarıyla, Basklarıyla kendi devletinin birliğini, kendi ülkesinin tüm çeşitliliği içinde AB ile kurtarmışsa, bu yol Türkiye için de geçerli.
Türkiye'de de İspanya'daki gibi bölücü akımları, ayrılıkçı milliyetçiliği etkisiz kılmanın, şiddeti siyasetten koparmanın, çoksesli uyumu toplumun temeli haline getirmenin yolu da AB'den ve bunun gerektirdiği reformlardan geçiyor.
Devletimiz demokrasiyle, hukukla AB içinde böyle kurtarılırsa, halk da kurtarılmış olur. Çünkü bu yolla kurtarılmış devlet kendi içinde dönüşmüş, demokratikleşmiş, tümüyle hukuka kavuşmuş bir devlet olur.
Bir başka deyişle:
'Devleti kurtarmak' için doğru olan, AB ipine sarılmaktır!
Dip not:
Bu yazımın esin kaynağıyla çerçevesini değerli bir genç Türk akademisyeninin bilimsel tebliği çizdi. Adı, Dr. Kıvanç Ulusoy. Floransa'daki Avrupa Üniversitesi Enstitüsü'nde AB ve Türkiye konularında çalışıyor.