Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kemal Derviş siyasete girecek mi? Bence girecek. Ama nasıl gireceğini henüz bilemiyor. Anlaşılan, bilemediği için de kararsız.
Dün kendisiyle sohbet ederken, siyasetle ilgili sorumu şöyle yanıtladı:
"Vallahi ben de bir bilebilsem... Hala kararsızım. Yalnız başıma bir şey yapmak zor, bunu biliyorum. Ama siyasete nasıl gireceğimi bilemediğim için de bir türlü karar veremiyorum."
Gerçekten kararsız mı Derviş?
Yoksa oyun planını gizliyor mu?
Olabilir.
Yakın çevresinden kimileri öteden beri Derviş'in kartları göğsüne çok yakın tuttuğu için tahminde bulunmanın güç olduğunu söylüyorlar.
Derviş'e göre seçim ne zaman?
Şöyle dedi:
"Artık seçimi çok fazla ertelemek doğru değil. Seçim tarihinin belli olması, belirsizliği azaltan bir olay olur."
Derviş'e göre, Türkiye şimdiden seçim psikolojisine girmiş durumda. Açıkça söylemiyor, ama sözlerinden koalisyon ortaklarının da seçim ateşine tutulmaya başladıkları anlaşılıyor.
Koalisyon liderlerinin seçimin normal zamanında, yani 2004'te yapılacağını söylediklerini hatırlattım Derviş'e. "Seçim iki yıl sonra!" diyenler inandırıcı mı diye sordum.
Tepkisi ilginçti. "Kendileri de söylediklerine ne kadar inanıyorlar, kuşkum var" demedi açıkça. Fakat bu anlama gelen bir karşılık verdi soruma...
Bir de şu izlenim:
Koalisyon ortakları arasındaki ilişkilerde gittikçe kendini belli eden rekabet ve kızışma da seçimin yaklaştığını gösteren bir işaret sayılabilirdi.
Bir başka konu:
Erken seçimle ekonomik program...
Seçimin erkene alınması ekonomik programın uygulanmasını olumsuz yönde etkileyebilir mi diye sordum Derviş'e.
Özetle şunları söyledi:
"Ekonomik program açısından en kötüsü, siyasal belirsizliğin devam etmesidir. Sürüncemede kalmasıdır. Oysa, seçim tarihi belli olursa, herkes ona göre tutumunu tayin eder. İşler makro düzeyde oturmuş durumda. Mali çerçeve ve disiplin belli. Merkez Bankası para politikasını uyguluyor. Kimse gelip bundan sonra bu programı rafa kaldıramaz."
Şu sözler de Derviş'in:
"Makro dengeler oturdu. Çark dönmeye başladı. Üretim kımıldıyor. Enflasyon, faizler düşüyor. Tarım iyi bu sene. Turizm iyi gidecek. Sorun şimdi mikro sorunlarda düğümleniyor. Bunların çoğalması, birikmesi ister istemez ekonominin sağlıklı büyümesini önleyecek. Bu mikro sorunların çözümü ise siyasal bir konu, teknik değil."
Artık teknik değil siyasi!
Derviş bunun altını çiziyor.
Nedir çözülemeyen mikro sorunlar? Bunların çözümü niçin siyasal kararlılık gerektiriyor?
Derviş'in sözleri şöyle özetlenebilir:
"Çay Kur'a fiyat verilecek, verilemiyor. Kamudaki çay satış fiyatıyla özel sektördeki fiyat arasındaki büyük fark... Toprak Mahsulleri Ofisi ne yapacak, bekliyor. Fisko Birlik'te, fındıkta öyle... Tapu Kadastro'da işçiler... Kamudaki çay fabrikasında 900 işçinin yaptığı işi, özel kesimde 100 işçi yapıyor. Bunlar tek tek sorunlar. Bunlardan dolayı krize girecek değiliz. Ama bu mikro sorunların birikmesi, ekonominin sağlıklı bir büyüme rayına oturmasını geciktiriyor."
Anlaşılan şu:
Bu sorunların birikmesi, koalisyon ortakları arasında daha çok seçimi, oyu kollayan rekabetten kaynaklanıyor.
O yüzden Derviş şöyle diyor:
"Bundan sonrası teknik değil, siyasi..."
Bu sözler belki de hem kendisi, hem koalisyon açısından yolun sonuna gelindiğini gösteriyor. Bu koalisyondan daha fazlasını beklemenin gerçekçi olmadığını anlatmak istiyor Derviş belki de...
Derviş artık yolun sonuna gelindiğini, koalisyonda bazı kararların gitgide gecikmeye başladığını belirtmek isterken, üstü kapalı geçtiği çok önemli ve bir o kadar da hassas bir konu daha var:
Ecevit'in sağlık durumu...
Siyasal belirsizliği artıran ve koalisyonda karar alma sürecini biraz daha yavaşlatan üzücü bir konu hiç kuşkusuz.
Seçim ne kadar erken olabilir?
Konuşulan bir Ankara senaryosu:
Önümüzdeki kasım ya da aralık ayında erken seçim kararının alınması ve 18 Nisan 2003'den önce sandıkların meydanlara konması...
Olabilir mi, ne dersiniz?