Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Aslında niyetim yine 'türban krizi'ne değinmek. Ama önce aklıma Çankaya Köşkü takılıyor. Acaba Cumhurbaşkanı Sezer'in bugüne kadar başbakanlarla yaptığı haftalık olağan görüşmelerin süresi ilginç bir haber konusu olabilir mi?Mesleki olarak merak ediyorum. Bu konuda arada bir not düştüğüm de oldu. Örneğin, Cumhurbaşkanı Sezer'in Başbakan Ecevit'le perşembe buluşmaları genellikle 20 dakika sürerdi. Ecevit'in son zamanlardaki temposuyla yirmi dakikada ne konuşulabilirdi ki?..Ama rekor, sanıyorum, Tayyip Erdoğan'la kırıldı. AKP liderinin Başbakan olarak Köşk'e yaptığı ilk perşembe ziyareti 10 dakika sürdü.Sadece 10 dakika!Tayyip Erdoğan arkasında İslamcı bir geçmiş, hapis cezası ve siyaset yasağı olan bir siyaset adamı. Buralardan gelip seçim sandığından Başbakanlık koltuğuna tırmanıyor. Parlamentoda mutlak çoğunluğa sahip bir hükümetin başı olarak Cumhurbaşkanı'yla ilk olağan görüşmesini yapmak için Köşk'e çıkıyor.Üstelik, bir savaşın eşiğindeyiz.Amerika, Irak'a vurmak üzere.Biz de topun ağzındayız.Böyle bir siyaset adamı, böyle bir ülkenin başbakanı olarak, böyle bir siyasal konjonktürde, Türkiye'de ilk kez resmi görüşmesini yapmak üzere Köşk'e çıkıyor. "Nasılsınız, iyi misiniz, teşekkür ederim, hayırlı olsun" faslından sonra iş bitiyor.Sadece 10 dakika!Devletin zirvesi böyle mi olur?Olmaz.Devletin zirvesi uyum için vardır. Cumhurbaşkanı, devlet organlarının uyumlu çalışmasını sağlamak için vardır. Çünkü Türkiye gibi bir ülkede, devletin zirvesi eğer gerekli diyalog mekanizmalarını kurup işletemezse, krizlerden kurtulmak hiç de kolay olmaz.Demirel'i anımsıyorum. Başta 28 Şubat olmak üzere Cumhurbaşkanlığı sırasında uyum konusunda çok önemli roller oynamıştı. Özellikle askerle sivil arasında...Belki ilk kez yazılıyor.Sami Selçuk'un Yargıtay Başkanı olarak hukuk devleti konusunda yaptığı bir konuşma ortalığı karıştırdığında Genelkurmay da rahatsız olmuştu. Komutanlar, Çankaya'ya çıkıp rahatsızlıklarını Cumhurbaşkanı Demirel'e iletmişlerdi. Ayrıca, bir bildiri yayımlayarak tepkilerini kamuoyuna duyurmak istediklerini söylemişlerdi.Demirel ise anayasal kurumların birbirleri hakkında kamuoyu önünde atışmalarının özellikle rejim açısından sakıncalarını anlatarak komutanları ikna etmiş, kendilerini bundan vazgeçirmişti.Biliyorum, spekülatif bir soru:Demirel Cumhurbaşkanı olsaydı, acaba 23 Nisan türban krizi patlar mıydı?Sanmıyorum.Yanlış anlaşılmasın. Bu krizden dolayı yalnız Cumhurbaşkanı Sezer'i eleştirmiyorum. Askerin de, CHP'nin de, hükümetin de payı var bu krizin yaşanmasında.Fakat, Sayın Sezer Cumhurbaşkanı olarak devletin tepesinde Anayasa'nın kendisini görevlendirdiği uyum ve diyalog mekanizmasını işletebilse, türban krizi patlamayabilirdi.Siviliyle askeriyle devletin zirvesi, kapalı kapılar arkasında birbirlerinin gözlerinin içine bakarak konuşmayı, uygarca tartışmayı, gerektiğinde uzlaşmayı bakalım ne zaman öğrenebilecek? Öğrenemediği sürece rahat nefes alamayacağız.Yazık!Çünkü babalanarak, posta atarak sorunlar çözülmüyor.Son olarak tekrarlamak istiyorum:Ve türban tepkisi aşırı, 23 Nisan boykotu yanlış oldu. h.cemal@milliyet.com.tr İlk cümlemi yazarken nasıl biteceğini bilmediğim bir yazıya başlamış durumdayım.