Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yurt genelinde üniversiteler açıldı, ve ben de kendi fakültemde ilk dersime girdim. Her yıl olduğu gibi, bu yıl da üst sınıfların gözlerinde bir umut ışığı göremedim. Sadece çetin eleme sınavlarından geçerek, birinci sınıfa başlayanlar neşeli ve umutlu. Ancak onlar da yurt veya ev bulamamanın sıkıntısı içerisindeler. Devletin barınma olanaklarını daha çok artırmasını istiyorlar. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden üniversitelere giden öğrenciler zor koşullarda yaşıyor ve en iyi beslenmeleri gereken yaşlarda yeterince gıda alamıyorlar. Yeterince paraları olmadığı için de, ne kitap alabiliyorlar ne de kültür sanat etkinliklerine katılabiliyorlar. Sosyal devletin rolünün burada ortaya çıkması gerekmiyor mu ne sizce?
Evet üniversite gençliği gelecek kaygısı taşıyor. Bin bir emekle zar zor girdikleri bölümlerden, her türlü güçlükle mücadele ederek mezun oluyorlar ve sonuçta çoğu hak etmedikleri şekilde işsiz kalıyor. O derece ki, şoför ya da hizmetli olarak çalışmak amacıyla doktora yapmış kişiler milletvekillerine başvurabiliyor.
Esas sıkıntıyı ise aileler yaşıyor. Çocuğu mezun olduktan sonra iş peşine düşüyorlar. Umutla çalmadık kapı bırakmıyorlar, torpil arıyorlar.
Peki kabahat anne baba veya öğrencide mi, yoksa yıllardır bu eğitim sisteminin çarpıklığını bile bile bunu değiştirmek için hiçbir çaba harcamayan yetkililerde mi? Ya da kaynak sorunları nedeniyle, üniversitelerin istedikleri halde yapamadıkları eğitim sisteminde mi?
Dersler başlamış olsa da üniversitelerde parıltılı açılışlar yapılacak. Ne kadar büyük ve önemli üniversite oldukları gelenlere anlatılacak. Muhtemelen ilk derslere şöhretli kişiler çağrılacak, alkışlar arasında törene katılan öğrencilere ve öğretim üyelerine ilk dersi anlatacaklar. İlk gün bulutların üzerinde gezeceğiz, ertesi gün ise titreyerek kendimize geleceğiz.
Pekala öğrenciler mutsuz da, öğretim üyeleri sanki çok mu mutlu? Son zamanlardaki dekan atamaları morallerini iyice bozuyor. YÖK yasasında olmamasına rağmen, dekan atamalarında Ege Üniversitesi gibi birkaç üniversitede o fakültenin öğretim üyeleri tarafından yapılan seçimle (temayül yoklaması) oy oranına göre sıralama yapılıyor. Rektör ilk üç ismi YÖK’e bildiriyor, YÖK de bunların arasından birini dekan olarak atıyor.
Ancak son dekan atamalarında bu sıralamaya uyulmadığı görülüyor. Adaylar arasından en düşük oyu alan da atanabiliyor. Bu da YÖK’ün söz konusu yetkisine bilmelerine rağmen yine de fakültelerde seçim yapan rektörlerin elini zayıflatıyor. Rektörlere doğal olarak seçimin anlamsızlığını düşündürüyor. Bu durum ayni zamanda öğretim üyeleri arasında kaygıya da neden oluyor.
Velhasıl hem öğrenciler hem hocalar yeni eğitim-öğretim dönemine kaygılı girdiler. “Nasıl başlarsan, öyle gidersin” demişler ya, inşallah öyle olmaz.