Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünyada ardı ardına tohum bankaları kuruluyor. Bunlar tohum kasaları gibi görünse de aslında birer banka. Yani ticari amaçları var. 2008 yılında Norveç’in Svalbard takımadasında inşa edilen tohum bankası gibi. Ülkenizden tohum örnekleri götürseler de Svalbard’a üye olmanız için aidat ödemeniz gerekiyor. Birkaç yıl önce, Svalbard küresel tohum bankası için çok etkileyici ilanlar vardı. Gelecekte yaşanacak olan iklim değişikliklerine, savaşlara ve doğal felaketlere karşı 4.5 milyon tohumu, dolayısıyla da insanlığı korumak savıyla açılmış ve adına da “kıyamet günü kasası” demişlerdi. Görünüşte masum. Ancak zamanla ticari bir yapılanma olduğu anlaşıldı.
Bu durumda...
Ülkeler karşılaştıkları bunca felaketlere ve ileride olabilecek bir nükleer savaşa karşı şimdiden önlem mi alıyorlar?
Yoksa...
Felaketler sonrası elindekini ticarileştirmek ya da insanlığı birkaç tohum çeşidine mahkum bırakıp daha sonra bu durumdan yararlanarak çeşit satıp banka hesaplarını kabartmak mı istiyorlar?
Tabii ki bilemiyoruz. Çünkü tohum bankalarının faaliyetleri ile ilgili fazlaca bir bilgi bulunmuyor. Açıklamıyorlar, “ticari sır” diye geçiştiriyorlar.
Her ne kadar küresel tehlikeler sonucu olabilecek kıtlığa çözüm bulmak için bu bankaları kurduklarını belirtiyorlarsa da ticari sırları insanları kaygıya sürüklüyor.
Örneğin, Amerikalı araştırıcı William Enhdahl gibi bazı bilim insanları tuhum bankası kurma fikrinin “şeytani bir plan” olduğunu söylüyorlar.
Bazıları da tohum bankalarının gelecekte “Nuh’un gemisi” olacağını ileri sürüyor.
Ne düşünülüyorsa da insanlık geçmişinden beri ilk kez böyle bir durumla karşılaşıyor.
Binlerce yıldır yeryüzünde tohum var ve yakın zamana kadar insanlığın ortak değeri olarak kabul ediliyordu. Takas edilerek elden ele dolaştırılıyordu.
Ekilip milyarlarca insanın karnı doyuruluyordu. Bu yüzyıla kadar hiç kimse bundan rant elde etmeyi düşünmüyordu. Sadece geliştirerek, hibritleyerek dayanıklılık kazandırılıyordu.
Sonra birden...
Para babaları, büyük sermayedarlar tohuma sahip olduklarında, bütün insanlığı kontrol edeceklerini düşünüp, GDO teknolojisi yoluyla tekleştirme, patent yoluyla da sahiplenme yoluna gittiler.
Her ne kadar “yaşam patentlenemez” desek de daha önce olmayan “tohum takas şenlikleri”nin birkaç yıldır niçin yapıldığını bir düşünelim. Demek ki ihtiyaç hasıl olmuş.
Bugün elinizdeki yerel tohumunuzu pazara sunamayacağınızı biliyor musunuz?
Yapılacak en güzel iş; yerel tohumlardan ürün elde edip, bin yıllarca insanları doyuran köylünün, bilim insanları ile dayanışarak kendi tohum depolarını kurması.