DÜNYA’DAKİ bir çok devlet iklim bilimcilere inansa da karbon emisyonlarını sınırlamakta çok nazlı davranıyorlar. Çünkü bugünkü modern hayat fosil yakıtlarının yakılması üzerine kurulu. Çalışan her şey atmosfere ya karbondioksit ya da başka gazlar bırakıyorlar. Sanayi devriminden bu zamana atmosferde biriken zararlı gazlardan gelişmiş ülkeler sorumlu. Bazı ülkeler gaz salınımını azaltsa da Çin, Hindistan, Brezilya gibi gittikçe sanayileşen ülkeler daha fazla enerji kullanıyorlar.
Çin’in kişi başı enerji tüketimi ABD’ninkinden 3 misli daha az. Ancak 1.3 milyar nüfusu ile toplamda ABD’yi geçiyor. Yine de batılı ülkelerde emisyonlar 2009’daki küresel ekonomik krizle birlikte azaldı. Ancak aradaki farkı kalkınmakta olan Doğu ülkeleri kapatıyor. Her şeye rağmen bir çok ülke küresel ısınmayı 2 dereceyle sınırlandırmayı düşünüyor. Düşünüyor da iklim uzmanları, daha temiz bir enerji kaynağına geçilmeden bu iki derecelik azalma hedefinin tutturulamayacağı görüşündeler.
Tabii bu arada dünyamızda taşkınlar da yaşanıyor. Bunların sebebi iklim bilimcilere göre durdurulamayan küresel ısınma. İfadelere göre böyle giderse felaketler bunlarla da sınırlı kalmayacak. Okyanuslardaki buzullar eriyecek ve deniz seviyesi artacak. Dünyadaki bir çok canlı türü de yok olacak.
Devletler ne yapıyor?
BM’nin desteğiyle geçen Aralık ayında Meksika’nın Cancun kentinde yapılan iklim konferansından dişe dokunur bir şeyler çıktı. Çetin tartışmaların ardından son gün bir uzlaşmaya varıldı. 2009 da Kopenhag’da uğranılan başarısızlıktan sonra bu başarı, iklim değişikliğinin tehdidi altındaki dünyaya yeni bir umut ışığı yaktı. Ancak 2012’de sona erecek olan Kyoto Protokolü’nün yerine geçecek bir antlaşma hazırlamak yada en azından bu protokolün süresini uzatma hedefine ulaşmak için bir yıl daha var. Gelecek yıl yapılacak Durban Konferansı’na kadar özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri çetin müzakereler bekliyor.
Konferanstan öncelikle, gelişmiş ülkelerin karbon emisyonlarını azaltma taahhütleri çıktı. Ancak bu taahhütler, Kyoto Protokolü’nün de hedefi olan küresel ısınmayı, 2 derecenin altında tutmaya yetecek düzeyde değil. Bu taahhütlere uyulursa bile 3,2 derecelik bir ısınmaya yol açılmış olacak. Bu çerçevede AB üyesi ülkelerin, 2020 yılına kadar emisyonlarını yüzde 30 azaltması gerekiyor.
Kazanımların ikincisi korunmaya muhtaç ülkeleri iklim değişikliğine karşı koruyabilmek için bir Yeşil Fon kurulması ve bu fona her yıl 100 milyar dolar ayrılması kararı oldu. Başta akaryakıt olmak üzere, karbon üreten ürünler üzerinden alınacak vergilerle finanse edilecek bir fon bu. Ancak yine de bu fonun ABD, AB ve Japonya’nın isteğiyle Dünya Bankası’nda toplanacak olması bir çok gelişmekte olan ülke açısından kuşkulu bir durum yarattı. Yine en çok karbon salan ülkeler arasında yer alan Hindistan ve Çin’in emisyonlarını gözetim altında tutacak bir sistemin kurulması kararı alındı. Aslında bu sistem bütün gelişmekte olan ülkelerin karbon emisyonlarını uluslararası gözetime açıyor. Böylece ülkelerin taahhütlerini yerine getirip getirmediği doğrulanabilecek.
VEDA NOTU:
12 Haziran 2011’de yapılacak Milletvekili Genel Seçimleri’nde Cumhuriyet Halk Partisi’nden İzmir 2. Bölge’den milletvekili aday adayıyım. Bu nedenle Milliyet Ege’deki yazılarıma ara veriyorum.
Özay Şendir
New York Times’tan Erdoğan’a baskı çağrısı
28 Nisan 2025
Tunca Bengin
Varlığı da tehdit yokluğu da...
28 Nisan 2025
Cem Kılıç
‘Belirli süreli’ sözleşmeler hakkında her şey
28 Nisan 2025
Abdullah Karakuş
Depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?
28 Nisan 2025
Hakkı Öcal
Faşizm imkânsız diyorsanız, etrafınıza bakın ey ABD’liler
28 Nisan 2025