Devamı haftaya demiştim.
Ekselans Turizm; Erdoğan Tözge’nin davetlisi olarak komşunun bize en yakın adası Sakız’dayız.
Son gece...
Laf aramızda zaten bir gece kaldık.
O zaman ilk ve son gecemiz diyelim.
Bizim ekip tam kadro, rehberimiz Ali Bey ile birlikte Sakız’ın en ünlü tavernasındayız.
Yaz bitince, bu eğlence yerinde müzikli geceler sadece haftasonu ama, Ekselans gibi adam olan Erdoğan Bey, basıp parayı açtırdı tavernayı.
Koskoca mekanda bir tek upuzun bizim masa...
Başka da bir tek Allahın kulu yok.
Çok sonra bir çift geldi, onlar da bizden izin isteyip oturdular yan masamıza...
* * *
Sahnede bir org ve çok güzel sesli bir genç Rum bayan...
İnanmayacaksınız ama, hepimiz onunla birlikte söylüyoruz.
O Rumca okuyor, biz Türkçe eşlik ediyoruz.
Çünkü hep aynı şarkılar.
Belli ki, onlar bizden, biz onlardan çalmışız, ya da araklamışız...
Sezen Aksu’dan Yeni Türkü’ye, Ezgi’nin Günlüğü’nden Ya Mustafa Ya Mustafa’ya kadar...
Uzo dolu sürahiler dibe vurdukça, açılmalar-saçılmalar başladı.
Ben, Dünyanın en güzel ikinci kadını Meltem Hanım yanımda, uzun süre içer gibi yapıp, etrafı kestim.
Ekibin en iyi şakşakçısı Yeni Asır’dan Nevzat Dönmez’di. Yanlış anlaşılmasın söylemeye çalıştığım en iyi alkışlayan kişi oydu.
Bir alkış, bir alkış ki sormayın gitsin...
Eminim ki bir ara sahnedeki genç Rum sanatçı bile bu kadar alkışa şaşırıp, kendini Madonna falan sanmıştır.
Masanın en utangacı, Hürriyet’ten Deniz Sipahi seçildi.
O kadar kıvrak havalara, insanın yüreğini hoplatan Sirtaki’ye rağmen sandalyesinden kımıldamadı bile...
Hatta bazı arkadaşlar Deniz’in sandalyesine 404 falan sürülmüş olabileceğinden şüphelendiler ama, ayıp olur diye soramadılar.
Gecenin sonuna doğru Deniz kardeş bir ara kımıldadı, o da yerinden kalkmadan, ellerini 19 Mayıs’ta stadyuma çıkmış öğrenciler gibi gibi havalarda bir kaç kez salladı hepsi o kadar...
Yine Hürriyet’ten; kendileri has abam olurlar, Şenay Düdek ve Ege Koop’un Genel Başkanı ve Ali Ağaoğlu’ndan sonra Türkiye’nin en ünlü ve tanınmış konutçusu Hüseyin Aslan, Sakız’daki o ünlü tavernada Guiness Rekorlar Kitabı’na girecek bir rekora imza attılar.
Masadan kalkıp piste çıkmalarıyla, koşarcasına apar-topar tekrar yerlerine dönüp oturmaları sanırım ya iki ya da üç saniye sürdü.
Ben dahil hiç kimse, neden kalktılar, neden oturdular, anlayamadık!...
* * *
Benim çok sevdiğim, Kanal 35 tivide geçtiğimiz Salı günü saat 20.30’da başlayan ve bundan böyle her salı gecesi aynı saatte sürecek olan HAFTALIK Programı’ndan arkadaşım, tek kusuru her hafta sonu denize açılıp da tek bir balık tutamamak olan Erol Yaraş ekibin en neşesiziydi.
Neden diye ısrar edince; Meğer, Nur Hanım’dan (kendilerinin çok sevgili eşleri olur) uzakta olmak, onsuz böyle bir tavernaya gelmek canını sıkmış.
Hiç olmazsa sen de Nevzat gibi alkış tut dedikçe; Nur’suz yapamam, O’nsuz eğlenemem diye kestirip attı.
Biz de fazla ısrarcı olamadık...
* * *
Ve Sakız’daki taverna gecesinin tartışmasız starı, yıldızı, Posta-Fanatik Gazeteleri’nin Ege Bölge Temsilcisi Bülent Zarif’ti.
Sakız Grubu, Bay Zarif’e bu ünvanı “oy birliği” ile verdi.
Genç sanatçının yanık sesiyle eşlik ettiği Sirtaki’yi, sahnede iki Romen ve iki Rum Hanımefendi’nin ortasında, ikisi bir yanında, diğer ikisi öbür yanında, üzerinde siyah pantolon ve simsiyah Tomy Hilfiger marka şık gömleğiyle oynayan, daha doğrusu döktüren Bülent Zarif, gerçekten çok zarifti.
Bitmedi...
Bülent Bey, Sirtaki’den sonra, ikinci şovunu, baterinin başına geçerek yaptı.
Mükemmel davul çalıyor.
Sonradan öğrendik ki, Almanya’da gençlik yıllarında rahmetli Cem Karaca’ya gurbetteki konserlerinde de davul çalmış.
Helal olsun vallahi.
Laf aramızda taverna sahibinden hafta sonları için sahneye çıkma teklifi bile aldı.
Ama, krizde olan Yunanistan’da mekan sahibi Yorgo yövmiyeyi düşük tutunca anlaşma sağlanamadı.
Haber Türk’ten Meltem; bu tatlı kızımız, kim kolundan tutup sahneye davet ettiyse, hiç nazlanmadı. Hiç kimseyi de kırmadı.
En çok sahnede kalan oydu. Demek ki oynamayı, kurtlarını dökmeyi çok özlemiş olmalı.
Ve Yeni Asır’dan Gülengül Uslu...
A be kardeşim, sen neymişsin öyle?
Bunca yıldır arkadaşım, dostumdur, ben onu hiç böyle görmemiştim.
Peynirin iyisi, reçelin en kalitelisi Sakız’da nerede, hangi dükkanda satılır Gülengül’den daha iyi bilen çıkmaz diye biliyordum ama, böyle şarkı söyleyip pistten inmeyeceğini doğrusu bilmez, tahmin bile etmezdim.
Öğrenmiş olduk...
* * *
Eeeeeeeeee; sen ne yaptın bakim birader?
Tef çaldım tef!...
Hem de sahnede...
İnanmıyorsunuz değil mi?
Gecenin ilerleyen saatlerinde baktım gecenin yıldızı Bülent Zarif, ne yalan söyleyeyim kıskandım.
Dünyanın en güzel ikinci eşi Meltem Hanım’dan izin alıp fırladım sahneye, bizim şarkıcı Eleni’ye koşup, “gitar nerede?” dedim.
Anlamadı hasbam... İşaretle tarif ettim. Talihe bakın ki, gitar yokmuş.
Olsaydı, bir döktürecektim, bir döktürecektim, işte o zaman Bülent Zarif asla gecenin yıldızı olamazdı.
Kısmet değilmiş, ne yapalım...
Ben de mikrofona asılı tefi aldım, çöktüm sahneye...
Bülent Zarif davulda, ben tefte, çaldıkça, çaldık anasını satayım...
Beni mekan sahibi pek beğenmemiş olmalı ki, iş teklifi falan almadım.
Oysa değişiklik olsun diye, Çeşme-Sakız feribot paramı ödese bile razı olacaktım haftasonu karın tokluğuna çalışmaya.
O da olmadı...
Biz yine kaldık açıkta...
Olsun ya; ne yapalım...
Ekselans Turizmle, Ekselans gibi bir adam olan Erdoğan Tözge’yle, Ekselanslar gibi bir gece iki gün Sakız’da yaşadık ya...
O bile yeter bize...
Denize gömün
Yolculuktan dönen İdris, kahvede oturanlara sordu:
- Yahu pizum Temel nasil öldi?
- Kalpten cittu, dediler.
- Vasiyetu filan var miydu?
- Var idu. “Beni denize gömün” demiş idu.
....
- eee Cömdünüz mü?
- Cömdük amma, mezarinu kazarken çok kayip verduk.
İdrar tahlili
Temel hastaneye gider. Girişte birinin ağladığını görür.
Yaklaşır ve sorar:
- Hayrola hemserim? Neden aglıyorsun?
- Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler.
Temel hüngür hüngür ağlamaya başlar. Ne olduğunu anlayamayan adam, Temel’e sorar:
- Hayırdır hemşerim. Sen niye ağlamaya başladın şimdi?
Temel cevap verir:
- Ben idrar tahlili yaptırmaya geldim.
Uğursuz kadın
Cafer, ölüm döşeğindedir. Karısı yanındadır.
- İşten kovulduğumda yanımdaydın. İflas ettiğim gün oradaydın. Beni vurduklarında gözümü açtım, seni gördüm. Trafik kazası geçirdim, başucumdaydım.
Kadın, takdir edilmenin mutluğunu yaşarken...
- Şimdi ölmek üzereyim, yine yanımdasın. Meğer ne uğursuz bir kadınmışsın!