Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


62 yaşındaydı.
Son nefesini vermeden “ Eyvallah babalar...” dedi mi acaba?
“ Haberini kendin yaz baba, ama bildiğin dilde yaz, sıkma kendini” deselerdi, nasıl yazardı?
Nalları dikti. Geberdi...
Adres değiştirdi. Ayakları önde gitti...
Cartayı çekti. Cavladı...
Deriyi tuzladı. Duası okundu...
İfadesi alındı. İki seksen uzandı...
Hacı Pintoras ’a kavuştu. Kuyruğu titretti...
İmamın kayığına bindi. Mortladı. Niyazi oldu.
Papazı buldu. Sıfırı tüketti...
Taşlı köye gitti. Tahtalı köyü boyladı...
Ve Zıbardı...
Tüm bunlar “öldü” demenin, argodaki çeşitlemeleri
Yazdığı “Büyük Argo Sözlüğü” nde ölümü ifade eden başka sözcükler de var.
Öldüğünü yazarken acaba hangisini kullanırdı?
* * *
Hulki Aktunç’dan söz ediyorum.
Şair Yazar Hulki Aktunç, geçenlerde 62 yaşında öldü.
Türk diline kazandırdığı Argo Sözlüğü’nü alın. Gazete okurken, TV izlerken yanınızda bulundurun.
Canınız sıkılınca sadece “Sinkaf ederim ben bu işi” diye kuru kuruya küfür etmeyin.
Açın Hulki Aktunç’un “Argo Sözlüğü”nü her konuda küfürün alâsı, lâf geçirmeye yarar sözcüklerin daniskası var.
İstediğinizi kullanıp rahatlayın.
Ben meselâ, iki gündür manşetlerden inmeyen düğün haberlerine kızanlara Argo Sözlük’e bakarak cevap veriyorum.
“Boş verin” diyorum.
“Kart Zampara, taze kaşarın dibine yuva yapacak işte. Kokusu yakında cihana yayılır. İşin b.okunu çıkarırlar nasıl olsa.”
Çakozladınız mı?
Türkçe ’nin büyük emekçisi Hulki Aktunç’a Allahdan rahmet diliyorum.


Yaz

Kış dertlerini aldı gitti. Yaz geldi.
Yaz keyfi.
Her hafta düğün var.
Bütün kadınlar sever düğünleri.
Rahmetli Büyük Annem “Kadın milletine gökte düğün var de, ipten merdiven yapıp çıkmaya kalkarlar” derdi.
Haliyle Meltem de seviyor düğünleri.
Benim düşüncem belli. Meltem seviyorsa, Medeni Kanun gereği benim de sevmem gerekir.
Eskiden her gelinin rüyası Zetina Dikiş Makinesiydi.
Şimdi her gelinin rüyası Kır Düğünü.
Sanırsın belediyeler kır düğünü yapmayanın nikâhını kıymıyor.
Benim tek itirazım var.
Bütün yaz neredeyse her hafta sonu düğün var.
Kır düğünleri de biri birinin kopyası.
Şu işi diyorum, toplu yapsak.
Meselâ stadyumda.
Bütün yaz kurtulur. Masraflar azalır...
B en de her hafta sonu nasırımı acıtan rugan ayakkabıları giymek zorunda kalmam.
Bir de kardeşim...
Kışın zaten mazottu, kömürdü, doğalgazdı, elektirik parasıydı okul masrafıydı, çizmeydi, kazaktı, paltoydu, oydu-buydu, gelir-gider tablosunun, Türkiye’nin cari açığından farkı kalmıyor.
Yaz geliyor, tam borçları kapatmak isterken, “kır düğünleri”, bırakın deliği kapatmayı, k.çımız kadar büyütüyor.
Utana sıkıla çeyrek de taksan, maaş falan yetmiyor ki?
Üstelik bu yaz iş daha da vahim...
Geçen yıl, bizim Meltem‘in tüm altınlarını, taka taka bitirdik...
Bu yıl ya kredi alacak, ya da kredi kartı ile ödeyip takacağız çil çil çeyrekleri gelinlerin göğüslerine...
Çare yok...
Bir de yaransan gam yemeyeceğim...
Ertesi gün arkandan ağız dolusu laf:
“Koskaca Hamdi Türkmen, taka taka bu çeyreği mi taktı? Tüh, yazıklar olsun ona. Pinti herif, görgüsüz adam!..”
İyi mi?
Sonrası...
Hiç, ama hiç sormayın...


Gelin adayı
Genç adam heyecanla eve gelmiş annesinin yanına giderek;
‘Anneciğim, evlenmeye karar verdim ve hayalimdeki kadını buldum. Ancak senin de aynı fikirde olup olmayacağını merak ediyorum. Eğlence olsun diye yarın sana üç tane hanım arkadaşımı getireceğim. Bakalım hangisi ile evleneceğimi bulabilecek misin? ‘
Anne merakla kabul etmiş, “getir bakalım”, demiş.
Ertesi gün, genç adam yanında üç tane güzel hanımla eve gelmiş.
Hep beraber oturmuşlar, sohbet etmeye baslamışlar.
Bu arada anne çay, pasta servisi yaparken, sorular soruyormuş.
Akşam olunca hanımlar izin isteyip, kalkmışlar.
Genç adam, annesine dönerek;
“Tahmin et bakalım. Hangisiyle evleneceğim?”
Anne, büyük bir kararlılıkla;
“Kızıl saçlı olanla evleneceksin...”
Genç çok şaşırmış; “Nasıl olur, nasıl tahmin ettin? Tam isabet”
Anne iç geçirmiş:
“İçlerinden bir tek onu sevmedim...”

YAZ FIRKALARI

Sünnetçi

Sünnetçi, sünnet yaptığı organlardan çıkan küçük deri parçalarını biriktirmiş, koleksiyon yapmış.
Sonunda emekli olmaya karar vermiş.
Bakmış ki, koleksiyonunda binlerce küçük deri parçaları var, bari bir işe yarasın diye bir çanta-cüzdan yapım ustasına götürüp, bunlardan bana uygun bir şey yap diye vermiş.
Adam, “Bir hafta sonra gel al” demiş.
Sünnetçi bir hafta sonra yapılanı almaya gitmiş.
Bakmış ki onca deriden küçücük bir cüzdan yapmışlar. Kızmış.
“Benim size verdiğim onca deriden çıka çıka bu küçücük cüzdan mı çıktı?” deyince, cüzdanı yapan adam.
“Kızmayın“ demiş.
“Cüzdan küçük ama, biraz okşayınca kocaman bir bavul oluyor...”