Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

- NİSAN ayının birini hedefledim, dedi.
O gün sağlıklı, yakışıklı, mutlu olacağım.
- Geçmiş olsun, dedim. Hasta ldeğilsin inşallah. Hem böyle de çok yakışıklısın.
- Olsun dedi, daha yakışıklı olmak istiyorum. Zaten yüzümü Brad Pitt’e benzetiyor kızlar. Zayıflarsam, yana yana gelsek, beni Brad Pitt’ten ayıramazlarmış.
- ............................!
- Şaşırdınız değil mi?
Doğrusu “Şaşırmadım” diyemedim.
Bir reklâm ajansında çalışıyordu. Yaşı otuzu biraz geçmişti, kilosu da yüzelli okkaya yaklaşmıştı.
Hem Brad Pitt gibi olmak isteğine, hem de işin dışında, kendisiyle ilgili özel bir projesini bana açmasına şaşırmıştım.
- Yeni yılda “Canın ne isterse onu ye” diyeti uygulayacağım. Kendimi tutamadım.
- Gülmeyin dedi, çok başarılı bir diyet programı; sofraya oturuyorsun, canın hangisini çekerse onu seçip yiyorsun.
- Sonra?
- Sonrası yok, meselâ sabah kahvaltısında canın çay istedi. Yalnız çay içebiliyorsun, başka bir şey yok. Öğleyin mönüde dört çeşit yemek var. Sadece birini yiyebiliyorsun. Başka zırnık yok.
Yeni yıl plânı Brad Pitt olmaktı.
İnanmıştı.
Dosyasını topladı. ”Yeni fiyat teklifimizi ajanstan gönderirim” dedi, gitti.
Sara Kishon’dan sonra dünyanın en iyi ikinci eşi sevgili karım, akşam yemeğini benim için özel bir ziyafet olarak hazırlamıştı.
Simav’dan getirtilmiş kuru fasulye, Karaman Bulguru’ndan yapılmış ve suyunu tam çekmeden ocaktan alınmış pilav, yazın sirke kullanılarak evde kurulmuş turşu...
Elbiseyle yemeğe oturursam kemer sıkar da istediğim kadar yiyemem diye önlem aldım. Hemen, beli nisbeten gevşek eşofman altını giydim.
“Biraz yavaş ye” uyarısına muhatap olmamak için de, mümkün olduğu kadar sakin, elime kaşığı alıp, sofraya yumuldum.
“Yeme artık” demeden, gün içinde olup bitenlerden konuşmaya başladım.
- “Herkesin yeni yıldan bir beklentisi var” diye başlayıp, bizim reklamcı çocuğun, “Canın ne isterse onu ye” diyetiyle nasıl Brad Pitt olacağını anlattım.
- Ben dedi, dünyanın en iyi ikinci eşi, sana yeni yılda “Oğlan Çocuğu Diyeti” uygulayacağım.
- Anlamadım...
- Oğlan Çocuğu Diyeti canım, her öğünde ne yiyorsan bundan sonra yarısını yiyeceksin, aynı mızmız oğlan çocukları gibi, yemeğin yarısı tabağında kalacak.
“Eyvah” dedim içimden, şu ziyafet sofrasında sırası mıydı Brad Pitt olmak isteyen oğlandan konuşmak.
Bilirim, bizimki dediğini yapar.
Yeni yıldan herkes mutluluk, refah, bereket beklerken, bana açlık geliyor...
- Ayrıca her akşam yemekten sonra Kordon’da bir saat yürüyeceksin.
“Yaşasın” dedim. Tabii içimden.
Yürüyüşe çıkarım, Kordon’da Yörük Ali Lokantası var. 24 saat açık, oturur karnımı doyururum. Hem dediğini yapmış olurum, hem de aç kalmam.
- Ayrıca her sabah gözümün önünde tartılacaksın, kaçamak yapıp-yapmadığını tartı bana söyler. ”Ayvayı yedik” dedim.
“Bilemem” dedi. Bazı arkadaşlarım seni hep Richard Gere‘e benzetiyorlar. Zayıflar, azıcık da yüzün süzülürse belki o zaman Richard Gere olabilirsin.
Çaresiz “İnşallah” dedim.
Ajanstaki oğlan Brad Pitt olur, ben de Richard Gere olurum.
Zaten Cumhurbaşkanımızı da George Clooney’e benzetiyorlar.
Yeni yılı diyetle karşılayan kadınlardan da Jennifer Lopez, Adriana Lima, Angelina Jolie, Catrine Zeta Jones falan buluruz.
- Eeee!...
Ses tonundan ürktüm. Üçüncü tabak kuru fasulyemin sonunu da kaşıklayıp, ”Canım” dedim, belki keşfediliriz, “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisinin finalinde bizi oynatırlar.
Dünyanın en iyi ikinci eşi ve haklı karım, tabağı önümden alırken, ”Saçmalama” dedi.
“Yılbaşı falan beklemiyoruz, yarından itibaren başlıyorsun, Oğlan Çocuğu Diyetine.”
Ne diyeyim, öldüm ben...
“Dostlar beni hatırlasın!...”

Bir fıkra...
Erkekler melektir
Ormancının biri nehrin üzerine sarkan ağacı keserken baltasını suya düşürür. ‘Aman tanrım’ diye bağırdığında bir peri belirir ve ‘Ne diye bağırıyorsun?’ der.
Ormancı baltasını suya düşürdüğünü o baltaya ihtiyacı olduğunu söyler.
Peri suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir. ‘Baltan bu mu?’ diye sorar:
Ormancı ‘hayır’ diye cevaplar.
Peri tekrar dalar, bu sefer gümüş balta ile belirir ve yine sorar: ‘Baltan bu muydu?’
Ormancı yine ‘hayır’ der.
Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir, yine sorar;
‘Baltan bu muydu?’ Ormancı ‘evet’ der.
Ormancının dürüstlüğü perinin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir.
* * *
Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken bu kez karısı suya düşer.
Ormancı ‘Aman tanrım’ diye bağırır.
Peri yine belirir, sorar: Neden bağırıyorsun?
Ormancı ‘Karım nehire düştü’ der.
Peri dalar ve Jennifer Lopez ile birlikte döner.
‘Senin karın bu mu?’ diye sorar.
Ormancı ‘evet’ der.
Peri sinirlenir, ‘Yalan söylüyorsun” diye kızar.
Ormancı; “Özür dilerim peri; eğer hayır deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones ile geri dönecektin. Ona da hayır deseydim, karımla dönecek ve her üçünü de bana verecektin.
Ben fakir bir adamım ve üç karımın sorumluluğunu taşıyabilecek durumda değilim.
Lopez’e evet dememin sebebi budur...”

ÇIKARILACAK DERS:Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun kesinlikle iyi(!) ve saygın(!) bir nedeni vardır ve de bu kesinlikle başkalarının yararı(!) içindir.
(Kendileri için birşey istiyorlarsa da ‘ekmek çarpsın’dır!...)

BAKIŞ
Merkezdeki İzmir
Pazar günleri politika okumak kadar, politika yazmak da sıkıcı ama...
Bugün hoşgörünüze sığınarak benim bakışımdan, “Son CHP Kurultayı ve İzmir için durum ne?” değinmek istiyorum.
“Ülkemiz adına ne sağladı?” derseniz birçok bakımdan hayırlı oldu.
CHP kendini yeniden keşfetti, yeni bir lidere kavuştu.
Yeni bir anlayış ortaya çıktı.
Demokrasi vurgusu ağırlık kazandı.
Özgürlükler vurgusu ön plana çıktı ve en önemlisi milletle kucaklaşma isteği bütün söylevlerde hakim oldu.
Bu da yeni bir CHP olgusunu ortaya çıkardı.
Eğer, “Sadece CHP’liler bendendir” diyecekse, bu perde açıldığı gibi kapanır.
İzmir açısından bakılacak olursa; İster sağdan bakın,
İster soldan.
Göreceğiniz;
Duruşuyla,
Davranışlarıyla,
Çağdaşlığı ile Merkezde duran bir İzmir...
* * *
Radikal davranışlara,
Bağnazlığa,
Aşırılılığa geçit vermemiş.
Demokrasiye,
Özgürlüklere,
Hakça paylaşmaya,
Sosyal adalete önem vermiş Merkezdeki İzmir...
* * *
Çantada keklik olmamış,
Baskıyla elde edilecek,
Vaatlerle kandırılacak olmamış, Merkezdeki İzmir...
Hazirandaki seçimlerde de merkezde olacaktır İzmir... Kim ona yaklaşırsa kazanacaktır.
Hem İZMİR’i hem ÜLKEMİZİ...

BAKIŞ SÖZÜBir şehrin büyüklüğü
yüz ölçümü ile değil...
içinde barındırdığı büyük
insanlarla ölçülür...

William WHITE

Stadı, “El ele” yapacağız
Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Örnekköy Stadı’nın mutlaka 25 bin kişilik ve FİFA standartlarında olması gerektiğinde ısrarcı.
Aziz Kocaoğlu, 2009 yerel seçim kampanyasında Karşıyaka’ya 20 bin kişilik bir stat yapma sözü vermişti.
Büyükşehir’in bu projesi, daha sonra 2016 Avrupa Şampiyonası’na adaylığımız sürecinde, federasyonun İzmir’i “maç oynanacak kentler” içine almasıyla birleştirildi ve yeni stadın kapasitesi de 40 bine çıkarıldı.
Avrupa Şampiyonası’nı Fransa’ya kaptırdık ve Örnekköy’e yapılacak 40 bin kişilik İzmir Stadı Projesi de askıya alındı.
Kısacası, tekrar eskiye dönüldü.
* * *
Ankara’da, Devlet Bakanı Faruk Özak, Mahmut Özgener ve Aziz Kocaoğlu’nun “stat buluşması”nda, bu kez de stadın kapasitesi gündeme geldi; 15 bin mi, 20 bin kişilik mi?
Büyükşehir Örnekköy Stadı’nın 15 bin kişilik olmasından yana. Bakan Özak ve Vali Cahit Kıraç ise, 25 bin kişilikte ısrarcı.
Kocaoğlu-Özgener Zirvesi’nin de ana gündem maddesi buydu.
Futbol Federasyonu’nun İzmirli Başkanı Mahmut Özgener, Aziz Bey’e şunu teklif etti:
“Kocaoğlu, Örnekköy’e stat yapmakta kararlı. Federasyon olarak teklifimiz, Örnekköy’e stadı, Büyükşehir ile birlikte ‘El ele’ yapmak. 25 bin kişilik stadın maliyeti yaklaşık 37.5 milyon dolar.
İşin başlangıcında, Futbol Federasyonu olarak 5 milyon, Bakan Bey de 5 milyon lira nakit katkı yapacağız.
Örnekköy Stadı, Rize’ye yapılan yeni stadın biraz büyüğü olacak.
Elimizde bu stadın eşdeğeri hazır bitmiş projeler var. Örnekköy’e uyarlayarak, projeyi federasyonun hediyesi olarak vereceğiz. Stadın yapım süresi azami 3 yıldır. Sayın Kocaoğlu yatırım programına aldığı taktirde, Örnekköy 2013’te hizmete girer. Başkamınızı zaten bu kararlılıkta gördüm.”
* * *
Özgener, bugünkü fiziki koşullarda ne Alsancak ne de Atatürk’te uluslararası bir maç oynanmasının mümkün olmadığı, bu yüzden İzmir’e milli maç veremediklerini de belirtti,
“Örnekköy aynı zamanda İzmir’in de kurtuluşu olacak. Kaldı ki, 25 bin kişilik stadı, hem Karşıyaka hem de Göztepe’nin dolduracağı görüşündeyim. Bu stat, kente de bir hareketlilik kazandıracaktır.”