Bu köşede internetten aşırma mal yoktur. Ürünlerimiz ev yapımı ve CE belgelidir
H.T.
Dizileri “Şimdi korkunç bir şey olacak” diye gerildiğiniz anda sahneyi dondurup bitiriyorlar. Ben de, geçen hafta halimi anlatırken yer yokluğundan konuyu dizi film keser gibi bitirmiştim.
Bu hafta dizinin bittiği noktaya dönelim.
Bıraktığım nokta 13 Şubat saat 23.30’du. Yani Sevgililer Günü’ne yarım saat kalaydı. Önümde de üç problem vardı:
1. Meltem Hanım’a Sevgililer Günü için çok güzel bir hediye, mümkünse tek taş almak.
2. Meltem Hanım’a eşi menendi bulunmaz bir sıfat bulmak.
3. Kaynanamın gönlünü kazanmak.
Meseleyi sıfır hata ile çözümlemek zorundaydım. Kendimi, attığı tek yanlış adımda uçurumun dibinde bulacak bir dağcı gibi hissettim. Saate baktım: 00.30...
Yani Sevgililer Günü denilen yılın en gerilimli günü başlamıştı.
* * *
Sevgili eşim içeride uyuyordu. Ben mutfaktaydım. Kalkıp bir bardak su aldım. Önümdeki kağıda “Alınabilecek hediyeler” yazdım. Karşısına da “Muhtemel fiyatları” diye bir sütun açtım.
Burnumun direği sızladı, geçmiş günleri hatırladım. Yeni tanıştığımız, bir tek kırmızı gül alarak Sevgililer Günü’nü coşkuyla kutladığımız, mutlu ve de güzel günleri...
Acaba, dedim; bu sefer de kırmızı güzel bir gül alıp, sapını da pembe jelatinle kaplatıp iş yerine kurye ile göndersem, bu yılı da atlatabilir miyim?
Fikir hoşuma gitti.
Kâğıdın başına “Sapı pembe jelatinle kaplanmış kırmızı gül” yazdım. Karşısına da; 10 lira gül, 10 lira da özel kurye masrafı diye ekledim. Biraz düşündüm. Fikir çok hoşuma gitti.
Hediye kısmının altını çizip kapattım.
* * *
Sıra ikinci probleme, Meltem Hanım’a eşi menendi bulunmaz bir sıfat bulmaya geldi.
Kâğıda “Düşündüğüm sıfatlar” yazıp altını çizdim.
Muhteşem Yüzyıl dizisi olmasaydı işim kolaydı. Osmanlı Hanedanı hanım sultanlarından birinin ismini söyler geçerdim. Aklıma Divan Edebiyatı’nın en güzel aşk şiirlerini yazan Şair Nedim geldi.
Kitaplıkta “Divan Edebiyatı Antolojisi” vardı. Antolojiyi açıp, oradaki gazellerden, kasidelerden güzel bir sıfat bulurum diye salona geçtim. Antolojiyi ararken elime Kemal Tahir’in Kurt Kanunu romanı geldi. Uzun zamandır aklımda, bugünkü hesaplaşmaları, tutuklamaları tarihi perspektiften bakarak anlamak için romanı tekrar okumak vardı.
Ayak üzeri romanın şurasını burasını okumaya başladım.
Dalmışım, mutfaktan gelen gürültüyle irkildim.
Kitabı bırakıp hemen mutfağa geçtim. Manzara-i umumiye şöyleydi:
Meltem Hanım uyanıp su içmek için mutfağa gelmiş ve benim masa üzerindeki Sevgililer Günü stratejisini yazdığım kağıdı okumaya başlamıştı.
Beni görünce yüzüme Memati kızgınlığıyla baktı, kağıdı eline alıp buruşturdu ve olabildiğince yüksek sesle sordu:
“Bu mudur????????...”
* * *
Suçüstü yakalanmıştım. Vereceğim cevapları şimşek hızıyla düşündüm. Aklıma ilk gelenler şunlar oldu:
“- Budur, yapabileceğim başka bir şey yok!...”
“- Onlar, yazmayı düşündüğüm radyo oyununun notları!... ”
“- Ne sorduğunu anlamadım, o kağıtta ne yazıyorsa ben yazmadım.”
“- Bunlar aşkımızı kıskanan dış mihrakların oyunu!...”
Hiçbirini söyleyemedim. Donup kalmıştım.
Mutfak kapısının 7.3, yatak odası kapısının da 8.5 şiddetle çarpıldığını duyunca kendime geldim.
* * *
Olan oldu deyip, salona geçtim. Kurt Kanunu romanını elime alıp okumaya başladım.
Roman ”Kurtlukta düşeni yemek kanundur” diye başlıyordu.
Benim de kaderimde Sevgililer Günü düşmek varmış.
Ne diyeyim, Allah taksiratımı affetsin...
Şadan ile Şadıman
Şadan kamyonunun arkasına “Hatalı kullanıyorum, sıkıysa ara” yazdırınca, ayrıldığı sevgilisi Şadıman da arabasının arkasına “Sıkıyım, taş gibiyim ama aramam, çünkü senin hayatın hata” yazdırmış...
HAYAT ÜNİVERSİTESİ
Soru 1: Mahkeme;“...Hemen harekete geçti. Muhalifleri ve hatta ileride muhalefete geçmesi muhtemel olanları toplamaya başladı. Tabii bu olayda da eski sistem aynen çalışıyordu: Önce iktidarın sesi olan basın yukarıdan aldığı işaret istikametinde hedef gösteriyordu. Bunun ardından mahkeme, hedef gösterilen bu insanları tutukluyordu.
Daha sonra yine aynı basın, mevcut “suç” ile bu potansiyel suçlular arasındaki ilişkiyi açıklıyordu.
Sonrası herkesçe malûm.”
Yukarıdaki paragraf www.habervakti.com adlı internet sitesinden alınmıştır. Sizce paragrafta sözü edilen mahkeme aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sıkıyönetim Mahkemesi
b) Silivri Mahkemesi
c) Ağır Ceza Mahkemesi
d) Hiçbiri
Başınızı derde sokmayın. Aklınıza ilk gelen değil.
Doğru cevap: “İstiklal Mahkemesi’dir...”
İstiklâl Mahkemesi’nin kararlarının temyizi yoktu. Mahkeme başkanı, sanık için kararı okuyup da “İdamına karar verilmiştir” dedi mi, iş biterdi.
Gündüz verilen karar gece infaz edilir ve de mahkûm aynı gece, sabaha karşı asılırdı.
(Meraklısına not: Gündüz karar verilir, gece asılır meselesine kafanız takıldıysa Kemal Tahir’in Kurt Kanunu romanını okuyun. Hesaplaşma neymiş görün. Görün de bugünler için halinize şükredin.)
Soru 2: Cumhuriyet tarihine “Köpek Davası” olarak geçen ünlü davada, yargılama konusu olan köpek aşağıdakilerden hangisidir?:
a) Pitbul
b) Doberman
c) Afgan Tazısı
d) Kaniş
Söz konusu köpek Afgan Tazısı’dır.
Davanın sanığı da eski Cumhurbaş-kanlarından Celal Bayar’dır.
Celal Bayar kendisine hediye edilen Afgan Tazısı’nı fahiş fiyatla Atatürk Orman Çiftliği’ne satıp görevini kötüye kullanmakla suçlandı ve bu davadan dolayı tam beş yıl hapse mahkum oldu. Yaaaaaaaaaaa!
OKKALI LAFLAR PANOSU
“- Aklın yolu bir” diye söze başlamak, ”Çok düşünme ne diyorsam onu yap” demektir.
“- Şimdiki aklım olsaydı” diye dövünme, madem şimdiki aklını beğeniyorsun, buyur ne yapacaksan yap.
“- Zamanında buralar hep tarlaymış, babam kafayı çalıştırıp almamış” diye hayıflanma. Madem çok biliyorsun, memlekette dünya kadar tarla var, git al. Oğlun da sana “Kafasız” demesin...
BAKIŞ
Eğer, Çünkü, Rağmen...
Birçoğumuzun hayatında en çok;
“Eğer”ler,
“Çünkü”ler,
“Rağmen”ler vardır.
* * *
Farkında olmasak da Eğerler, Çünküler, Rağmenler hayatımızın omurgasını oluşturur.
En çok da sevgide kesişir Eğerler, Çünküler, Rağmenler.
Masumi Toyotome adlı bir Japon “Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir.” diyor. Ama “Sevgi nedir, nerede bulunur?” diye de soruyor ve sonra da başlıyor anlatmaya. Sevgi; üç türlüdür:
Birincisi; Eğer’dir. Buna şartlı sevgi diyor: Eğer başarılı ve önemli kişi olursan seni severim...
İkincisi; Çünkü türü sevgi. Bu da şartlı bir sevgi. Kişi bir şey olduğu veya bir şey yaptığı için sevilir: Seni seviyorum, Çünkü; çok güzel ve popülersin...
Üçüncüsü; Rağmen türü sevgi. En makbul olan sevgidir: Kötü de olsan, çirkin de olsan, fakir de olsan; hepsine Rağmen seni seviyorum... Farkında olsanız da olmasanız da bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir.
Tıpkı, bir çocuğun ailesini sevmesi gibi.
Bugün yaşadığımız toplumda herkesi mutlu edecek Rağmen türü sevgiyi bulmak zor gibi görünüyor. Ama siz umudunuzu yitirmeyin.
Rağmen türü sevgi aranırsa bulunuyor.
İşte size yol gösterecek bir hikâye:
Bir baba yorgun eve döndüğünde beş yaşındaki oğlunu kapının önünde kendisini beklerken bulur. Çocuk babasına saatte kaç para kazandığını sorar. Zaten yorgun gelen baba, oğluna “Bu senin işin değil” der. Çocuk ısrarla “Babacığım, lütfen bilmek istiyorum...” der.
Baba, “Bu kadar bilmek istiyorsan söyleyeyim, saatte 20 dolar kazanıyorum” der. Bunun üzerine çocuk bir istekte bulunur:
“Peki, babacığım bana 10 dolar borç verir misin?” der.
Baba daha çok sinirlenir. “Benim senin saçma oyuncaklarına ya da benzeri şeylerine ayıracak param ve vaktim yok, haydi derhal odana gir ve kapını kapat” diyerek çocuğu azarlar.
* * *
Çocuk sessizce odasına çıkıp, kapısını kapattıktan sonra, baba sinirli sinirli düşünmeye başlar; “Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder?” diye kendi kendine sorar.
Aradan bir saat geçmiş, baba biraz daha sakinleşmiştir.
Çocu-ğuna, parayı neden istediğini bile sormadığı aklına gelir.
Yuka-rıya, çocuğun odasına çıkar ve yatağına uzanan çocuğuna, uyuyup uyumadığını sorar. “Hayır, uyumuyorum” der çocuk.
Baba, çocuğundan özür diler “Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim, yorgundum” der ve elindeki parayı uzatır:
“Al bakalım istediğin 10 dolar...”
Çocuk sevinçle haykırır “Teşekkürler babacığım” der ve yastığının altında sakladığı buruşuk paraları çıkarır, elindeki parayla birleştirir, tümünü tane tane saymaya başlar.
Oğlunun yastığının altından da para çıkardığını gören baba, yine sinirlenir. “Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?” diye bağırır.
Çocuk, babasının bağırmasına aldırmadan “Fakat yeterince param yoktu ki... Ancak şimdi tamamlayabildim” diyerek elindeki paraların tümünü babasına uzatır:“İşte sana 20 Dolar babacığım. Bana bir saat zaman ayır!...”
ERTAN ÜLKÜ ertanulku@hotmail.com
BAKIŞ SÖZÜ
Sevmek için yürek sürdürmek için emek gerek
ANONİM