Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Disiplin olmazsa, dileyen dilediğini yapar; kurallara uyulmazsa, o kent, yaşanılır olmaktan çıkar, kargaşanın hakim olduğu, Bremen Mızıkacıları’nın sahneye çıktığı panayıra döner.
İzmir, ne yazık ki giderek böyle bir metropole dönüşüyor.
Bunu, iki-üç hafta önce gittiğim Beyrut’tan dönüşümde fark ettim.
Onsekiz yıl sınır komşusuyla ve iç savaşla boğuşan, İzmir’in tırnağı bile olamaz denilen Beyrut’u, kent disiplininin, kuralların sıkı sıkı uygulandığı bir kent olarak gördüm.
İzmir’e döndüğümde Bangladeş’deymiş gibi hissettim kendimi.
* * *
Yerel yönetiminden trafiğe, seyyar denetiminden kaldırım işgallerine, işportadan yaşam kuralsızlığına kadar uzanan bir vurdumduymazlık yaşanıyor İzmir’de...
Büyükşehir Belediyesi, İlçe belediyeleri, esnaf, polis ve devlet kurumları, hepsi ama hepsi suçlu...
Yok birbirlerinden farkları...
İzmir giderek sahipsizleşiyor, kuralların değil, “kaba gücün”, yapanın yanına kar kaldığı bir kentleşme süreci yaşıyor.
* * *
Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, birkaç gün çarpıcı bir laf etti.
“Denetleyenler de denetlenmeli” dedi.
O kadar doğru ki...
Aslan belki bunu “İnşaatların, binaların denetimi için” söyledi ama, bu söylemi yaşamın her alanına yaymak lazım.
* * *
Basit bir örnek:
Dün saat 14.00...
Alsancak Sait Altınordu Meydanı.
Yani hepimizin Toprak Mahsulleri Ofisi olarak ya da Alsancak Garı olarak bildiğimiz meydan.
Trafik kilitlenmiş.
Ne trafik lambalarını dinleyen var, ne kırmızı ışığı...
Herkes kafasına göre takılıyor.
Korna sesi, seller sular gibi.
Hızır Ambulans araç trafiğinin içinde sıkışıp kalmış.
Viyak viyak bağırıyor, ama nafile.
Ne yol veren var ne de kımıldayan...
Ve Bornova Sokağı girişinde bir trafik ekibi otosu.
Tepesinde kırmızı-mavi ışıkları yanıp sönüyor.
Kaldırımda iki resmi memur.
Birinin şapkası bile kafasında değil. Kolunu dayamış ekip arabasına diğer arkadaşıyla keyif yapıyor.
Gözlerinin önünde, trafik kuralsızlık yüzünden herkesin aracını birbirinin içine sokmasından düğüm olmuş, iki resmi memurun umrunda bile değil.
Belli ki adam öldürseler de kıllarını kıpırdatmayacaklar.
* * *
Hakları var mı?
Onların görevi düzeni sağlamak değil mi?
Kesin yargım şu:
Bu iki görevli şayet trafik polisiyse, o zaman ben Emniyet Müdürüyüm!...
* * *
İzmir’den onlarca yüzlerce örnek verebilirim.
Abartmıyorum; çıkın saat 22.00’den sonra Birinci Kordon’a ve Alsancak’ın arka sokaklarına, yaşam biçiminin Harlem’den farkı varsa, gelin ne isterseniz söyleyin bana...
Hiç hoş değil...
Hem yaşam kargaşası hem de güvenlik zaafiyeti var.
İzmir ve İzmirli bunu, böyle bir yaşam biçimini hak etmiyor.
Arefe günü belki bunları gündeme taşımak, şikayetçi olmak, yakınmak doğru değil ama...
Siz de çok iyi bilirsiniz ki, hepimiz için “Bıçağın kemiğe dayandığı” bir an vardır.
İzmirli hemşehrilerime, ne yazık ki işte böyle bir an yaşatılıyor.