Soru Bir; Köşe yazarının görevi nedir?
Köşe yazarı, köşesinde günlük olayları, siyasal olayları, toplumu ilgilendiren sosyal olayları yorumlar. Kendi meşrebine göre eğriyi doğruyu göstererek aleme çeki düzen vermeyi görev sayar.
Soru İki; Kimdir, bu köşe yazarı denen adamlar, kadınlar?
Sizin benim gibi âdemoğludurlar.
Meşreplerine göre, lezzet duraklarını, gece hayatının ışıklarını yazabildikleri gibi...
Yakınlarına sokulabildiyse, bakanlara, devlet adamlarına akıllar fikirler verenleri de vardır.
Bu işi abartıp, Başbakanın yanağını okşayıp; “Aferin, bu yolda devam et” diyenleri de görülmüştür.
Yalakanın önde gideni olduğu halde, ben her devirde bağımsızlığımı korurum arkadaş havası basanlardan piyasada çok miktarda bulabilirsiniz.
Her devirde, kuyruklarını dik tuttukları için, sık sık işsiz kalanları da bulunur.
Yani köşe yazarı dediğiniz de sizin benim gibi bir adem oğludur ki, o da canı yanınca küfredebilir, parayı bulunca da yoldan çıkabilir.
Kırk yıl diplomat gibi çok dikkatli yazı yazıp, nezaketiyle ün saldıktan sonra bir gün kontrolden çıkarak muhalif olduğu insanların analarına dil uzatanı da görülmüştür.
Yani anlayacağınız köşe yazarı dediğiniz insanlar çeşit çeşit, boy boy,renk renktir.
Adamcağızın mesleği bu, ekmek parasını böyle kazanıyor, ne yapsın deyip geçiniz lütfen.
* * *
Genel karakter olarak sürekli ağlayan, kendisine haksızlık yapıldığını, linç edildiğini söyleyen köşe yazarları...
Her konuda en doğruyu kendisinin bildiğini iddia eden köşe yazarları...
Her anlama çekilebilecek şeyler yazıp, bir müddet sonra da “Ben demiştim” muhabbeti döktüren köşe yazarları...
Köşelerinden cümle aleme nizamat veren köşe yazarları vardır ve onlar da sizin gibi, benim gibi, insanlardır..
Yanılırlar, doğruyu söylerler, hasta olurlar, karılarıyla kavga ederler, çocuklarının istikbali konusunda endişeye düşerler, boşanırlar ve her canlı gibi ecel şerbetini, günü gelince onlar da içerler.
Soru Üç: Her gün gazete okuyoruz. Köşe yazarlarının bazı yazdıkları çok hoşumuza gidiyor,”Ben de tıpkı böyle düşünmüştüm” dediklerimiz olduğu gibi, ”Saçma sapan yazmış” dediklerimiz de oluyor.
Peki, köşe yazarlarını sürekli takip etmek bize zarar verir mi?
Ya da; hangi köşe yazılarını okuyalım?
Benimkilerini mutlaka okuyun.
İnternetten tıklayarak da okuyabilirsiniz.
Derde deva batına ciladırlar.
Diğer köşe yazarlarının yazılarını seçerek okuyabilirsiniz.
Seçmek için önce köşe yazısının başındaki resme bakın.
Sırıtarak sizi yazısını okumaya davet edenlere karşı dikkatli olun...
Zararlıdırlar...
Asık suratlıları geçin...
Asabınızı bozarlar.
Kilolu ve şişman olanlar...
Yalakadır, okumaya değmez.
Süslüler, saçı başı yapılmışlar...
Belden aşağı yazmayı severler; ahlak bozucudurlar.
Geriye ne mi kaldı?
Ona da siz karar verin artık!...
* * *
Her Pazar olduğu gibi yazının tam burasında, Sara Kishon’dan sonra dünyanın en iyi ikinci eşi olan sevgili karım başıma dikildi.
Ne yazıyorsun sen?
Pazar yazısını,
Köşe yazarlarından başka yazacak konu bulamadın mı?
Ne yazayım?
Wikielaks Belgelerini?
Onu da yazacağım, dedim.
Hele benimle ilgili olan belgeleri bir yayınlasınlar, derhal cevap vereceğim.
Sara Kishon’dan sonra dünyanın en iyi ikinci kadını olan sevgili eşim “Bütün köşe yazarları kendini çok önemser” deyip, yazımın ana fikrini altı kelimeyle özetledi ve sofrayı kurmak için mutfağa yöneldi.
İyi ki dünyanın en iyi ikinci eşiyle evliyim diye gülümsedim.
Bir türlü söyleyemediğim yazının ana fikrini bir cümleyle söyledi de, yazıyı bitirdim.
Böylesi herkesin başına...
İZMİR
Lütfen okuyun
YORUMSUZ
Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi’nin”Türkiye” başlıklı bölümünden; “Presidency Conclusions”
Madde: 23: “..müzakerelerin yalnız Türkiye’yle değil, diğer devletlerle de yapılabileceğini... Müzakereler sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya Güneydoğu bölgesinde bir Kürt Devleti kurulursa, yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere yapılacağına...”
Bruksel Zirvesi Sonuc Bildirisi’nden alınan bu maddeyi AB hayranlarının dikkatine sunuyorum.
Bir fıkra..
Yaşlı adam yepyeni aldığı Corvette’ine binmiş ve hafifçe gazlamış...
100 km, biraz daha... 140 kilometre...
Dikiz aynasından mavi kırmızı sirenini açmış yaklaşmakta olan polis arabasını görünce...
Gazı köklemiş... 180, 200 ve sonunda 220 km hız ile arayı iyice açmışken...
“Yahu ben ne yapıyorum bu yaşlı başlı halimle, ecelime mi susadım ?” diye yavaşlamış ve durmuş...
Polis gelmiş adamın saçına başına bakmış. Sonra saatine bakmış...
“Bayım, yarım saat sonra vardiyam bitiyor. Bugün Cuma. Hafta sonu görevim yok.
Şimdi bana neden bu kadar hızlı gittiğinizi makul bir sebeple açıklarsanız sizi bırakacağım.”
Yaşlı adam kısa bir süre düşünüp polisin yüzüne bakmış:
“15 yıl önce karım bir polisle kaçmıştı, onu geri getirdiğinizi sandım.”
Polis, bir adama bir saatine bakmış;“Öyleyse güzel günler dilerim efendim...”
Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz, bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır:
Nedensiz yere mutlu olmak.
Her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak.
Ve elde etmek istediği şey için var gücüyle dayatmak.
PAULO COELHO