“İşin çivisi çıktı” denir ya...
Sözde İzmir’i kalkındırmak için kurulan “Kalkınma Ajansı”nın hibe proje destekleri, kenti değil, kentteki bazı firma ve kuruluşları bizlerin parasıyla “kurtarma”ya dönüştü.
Affedersiniz ama, adam üretimini artıracak diye, yapacağı yatırımın parasını niye ben veriyorum?
Bana ne kardeşim?
Gitsin bankadan alsın herkes gibi kredisini; ister kapasitesini büyütsün, ister yeni makine yatırımı yapsın, isterse batırsın!...
Ne beni ne sizi ne bu kentin Valisini ne de Büyükşehir Belediye Başkanını ilgilendirir!
Hiç kimseyi ilgilendirmez.
* * *
Erdal İzgi bugün köşesinde yazdı.
Plastik kasa üreten bir firmaya İzmir Kalkınma Ajansı, 2008’deki başvurusundan bir yıl sonra, 598 bin lira hibe kredi vermiş.
Neymiş efendim bu plastik firması, ürettiği kasaları, içine konulacak biber-domates-kabak-patlıcan, yoğurt, şeftali, kısacası bilumum meyve-sebze için ergonomik olarak yeniden yapılandıracakmış!
Kalkınma Ajansı’nın çok bilmiş o proje değerlendirme uzmanları var ya; “Aman ne güzel, tam da İzmir’i kalkındıracak bir proje (!)” diye basmışlar yarım milyon liradan fazla hibe krediyi...
Devlet malı deniz ya...
Yemeyen de k....(!)
* * *
Yıl 2011...
Üç yıl önce 600 bin lirayı cebine atan bu firma; yine Kalkınma Ajansı’na bu kez başka bir projeyle başvurmuş...
Ne hikmetse bu projesi de aynı uzmanlar tarafından çok beğenilmiş ve tekrar, ikinci kez “hibe kredi” verilmeye uygun (!) görülmüş.
Miktarı belli değil ama verilen para aşağı yukarı yine yarım milyondan az değil...
Efendiler!
Bu devirde hiç kimse, üç yılda 1 milyon liranın üzerinde bir serveti karşılıksız olarak oğluna-kızına vermez.
Verir mi?
Peki Kalkınma Ajansı olarak siz nasıl veriyorsunuz?
* * *
İzmir Kalkınma Ajansı’nı parasal olarak besleyen kurumlar kim?
Büyükşehir Belediyesi, Vilayet (İl Genel Meclisi), Ticaret, Sanayi Odaları, Ticaret Borsası gibi kurum ve kuruluşlar...
Yasayla buralardan kesilen paralar, Kalkınma Ajansı’nın bütçesini oluşturuyor.
Yani, benim-sizin, esnafın, tüccarın, sanayicinin, işçinin, memurun, emeklinin, mühendisin, doktorun, dişçinin, eczacının, kısacası hepimizin ödediği vergilerin bir bölümü metazori Kalkınma Ajansı’na gidiyor.
Bu Ajans niçin kuruldu?
Sorumlu olduğu il ya da bölgeyi kalkındırmak için...
Dikkat edin, kişi ya da kuruluşları değil, kenti kalkındırmak için...
Başında kim var?
Kaymakam statüsünde bir devlet memuru...
Yönetiminde; Vali, Büyükşehir Belediye Başkanı, İl Genel Meclisi Başkanı, Ticaret Odası Başkanı, Sanayi Odası Başkanı asil üye; üç de seçilmiş var; Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği, BASİFED ile İzmir Ziraat Odaları başkanları...
Yetkileri?
Hem çok, hem yok!...
Çünkü hibe kredilerin verileceği projeleri belirlemede bu yönetim sadece, bir “onay” makamı olarak yetkili...
Yanlış...
Benim ve bu kentte yaşayanların parasının nereye, hangi projelere ve kimlere verileceğinin kararı üç-beş uzmanın eline bırakılamaz.
Parayı veren “düdüğü” çalar dendiğine göre...
Kalkınma Ajansı yönetimi, proje seçiminde doğrudan tek yetkili olmalıdır.
Şayet milyonlarca liralık hibe kredinin dağıtım ve seçimini uzmanlara bırakırsanız...
Her yeri “pis kokular” sarar, engelleyemez ve baş edemezsiniz...
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024