EGE TV’DE yayın günü artık pazartesiye alınan “Haftalık” programında da seslendirdim, “CHP İzmir İl Başkanı olsam, istifa ederdim” dedim.
Aynı görüşü yine tekrarlıyorum.
CHP İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu, insan olarak çok iyi, düzgün, bilgili bir kişi olabilir.
Ama iyi insan olmak başka, iyi bir CHP İzmir İl Başkanı olmak ayrı şeyler.
29 Mart yerel seçimlerinden sonra, CHP, İzmir’de iyi yönetilmiyor. Yaşanan krizler iyi idare edilmiyor, süreçler iyi değerlendirilemiyor.
Karşıyaka -Bayraklı Belediyeleri arasındaki Kent A.Ş işçileri bunun ilk örneği oldu. Ardından Buca’da olaylar patlak verdi, parti disiplin kurulları çalıştırıldı.
Ortalık durulacağına daha çok karıştı.
Konak, Karabağlar, Balçova belediyeleri arasında, henüz kamuoyuna yansımayan, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun gayretleriyle “pamuk ipliğine” bağlanan büyük sorunlar var; il yönetimi çare bulmak yerine seyrediyor.
İzmir gibi bir kentte, 30 Ağustos törenlerine sabah, CHP il yönetiminden bir kişi çelenk koymak için gitmiyor.
AKP yapsa, günlerce manşet olacak bu konu, il başkanı tarafından “bir arkadaşımız görevliydi” denilerek geçiştiriliyor.
Oysa aynı partinin genel başkanı Deniz Baykal, 30 Ağustos törenleri için programını yarıda kesip, Ankara’ya koşuyor ve şeref tribününde yerini alıyor.
Kısacası, son seçimlerde İzmir’de yüzde 56 ile iktidar olan CHP İzmir’de sıkıntılı bir süreç yaşıyor.
* * *
Bunlar, ‘atamayla göreve getirilen bir il başkanının istifa etmesini mi gerektirir mi’ sorusuna gelince...
Bu karar, o kişiye aittir.
Ancak İzmir’de CHP örgütünde ilçe bazında görevden almalarla yaşanan son olaylar, siyasi etik olarak il başkanlığı koltuğunda oturan kim olursa olsun, istifa etmesini gerektirecek kadar ciddidir.
Rifat Nalbantoğlu, iki hafta önce Buca, Karşıyaka ve Çiğli CHP ilçe yönetimlerini görevden aldı. Ardından da istifalarla düşen Güzelbahçe ilçe yönetimine atama yaptı.
Buraya kadar yanlış olan bir şey yok.
Ancak Buca CHP ilçe yönetimini, CHP’nin en üst yönetim ve karar organı olan MYK onaylamadı.
CHP İzmir İl Başkanı, bir atama yapıyor, yönetim oluşturuyor ve bunu partisinin MYK’sı kabul etmiyor?
Siz olsanız, bunu sineye çeker, o görevden kalmaya, o koltukta oturmaya devam eder misiniz?
Böyle bir gelişme, genel merkezin İl Başkanı Nalbantoğlu’na güvensizliği anlamı taşımaz mı?
O il başkanı, böyle bir olaydan sonra parti örgütüne “söz geçirebilir”, “laf dinletebilir mi?”
* * *
Nitekim dinletemedi?
Çünkü olaylar bu kadarla sınırlı kalmadı.
İl Başkanı Nalbantoğlu, genel merkezden “veto” yiyince, Buca krizi, Ankara’da MYK İzmir üyesi CHP Milletvekili M. Ali Susam, İl Başkanı Rifat Nalbantoğlu ve Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı ile masaya yatırıldı.
Ali Rıza Kaya üzerinde sağlanan mutabakat sonrasında Buca CHP İlçe yönetimi, gruplar arasındaki dengeler gözetilerek belirlendi, atamalar yapıldı ve kesinleşti.
Ortalık duruldu derken, ilçe sekreteri, eğitim sek-reteri ve saymanın belirlenmesi için önceki gün toplanan ilçe yönetiminde kriz tekrar hortladı.
İl Başkanı Nalbantoğlu ve ilçe başkanı Kaya, ilçe yönetiminde yapılan seçimlerde istedikleri isimleri seçtirtemediler.
Ali Rıza Kaya, işlerin ters gittiğini fark edince, önce toplantıyı iptal etmek istedi, ardından da karar defterini yanına alarak ilçeden ayrıldı.
Ve Buca’da İl Başkanı Nalbantoğlu ve Buca İlçe Başkanı Ali Rıza Kaya, seçimleri 9’a 5 oyla kaybetti.
Ayhan Yıldız, Zafer Kaplansoy, Bahattin Kahya, Kemal Erözel, Galip Demirel, Yaşar Yaralı, Mehmet Kurnaz, Dilek Nizam, Adnan Alabalık’ın oylarıyla, Mehmet Ali Susam’a yakınlığıyla bilinen İzmir Tesisatçılar ve Kaloriferciler Odası Başkanı Kemal Erözel ilçe sekreteri, Mehmet Kurnaz ilçe eğitim sekreteri Adnan Alabalık da ilçe saymanı seçildiler.
Kime rağmen; İl Başkanı Nalbantoğlu’na rağmen...
Benden söylemesi; yönetim erki, önemli bir güçtür.
Yitirirseniz; ipin ucu kaçar, ne kadar koşsanız da yakalayamazsınız.
Tıpkı CHP İzmir’de olduğu ve yaşandığı gibi...